Türk bayrağı balon yere düşüyor neden?


Bir kaç gün önce küçük torunum öyle bir cümle kurdu ki onunla gurur duydum ve üzerinde emeği olan herkesle kendimle de tabi :)

Okulda (anasınıfı) çocukları 10 Kasımdaki Atatürk'ü anma törenlerine hazırlık için ve ne alakaysa hâlâ anlamadığım Türk Bayrağı balonlar ile çalıştırırlarken balonlar yere düşüyormuş normal olarak.. 

Demek ki torunum Türk bayrağı balon yere düşmesin diye baya çaba sarfetmiş. Annesine de sorarken şahit oldum. Bayrağa verdiğimiz değeri görüyor evimizde de var.  Ailecek saygılı olmayı ve değer vermeyi öğretiriz..

"Türk bayrağı balon yere düşüyor anne neden? Hani düşmeyecekti..." 

Anlayamadığı neden Türk bayrağından balon yapmışlar o bir oyuncak yere de düşer havaya da uçar.. Bunu bir çocuk düşünüyor da neden ilgilenmesi gerekenler duyarsız kalıyor... Torunumla gurur duydum milli ve manevi değerlerinin farkında olan ve koruyan nesiller yetiştirmek gerekir..  

Türk Bayrağını gördüğüm yerde herkese "Türk bayrağı temiz ve ütülü olmalı eski püskü bayrağı takmayın pencerelerinize balkonlarınıza" diye uyarır ve Türk Bayrağı Koruma Kanunundan bahsederim ve ne yazık ki hiç bilinmeyen konulardan...Umarım anlatmak istediğimi güzel ifade edebilmişimdir. 

Ardımızdan gelen nesillere kopukluk yaşamadan bayrağı teslim edebilmemiz lazım. Kayıp vermeden sağlık ve afiyetle inşAllah!

Herşeye rağmen umut doluyuz.. Yeniden ve yeniden hayata gözlerimizi açabildiğimiz bir vatanımız var şükürler olsun.. 

Bizlerde her daim memleket sevdalısı olarak dualarla ibadetlerle vatanımızın dirliği ve birliği için çalışıyoruz. Sevgi ve muhabbetle kalın..ლ(´ڡ`ლ)


BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, 
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, 
Işık ışık, dalga dalga bayrağım! 
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. 

Sana benim gözümle bakmayanın 
Mezarını kazacağım. 
Seni selâmlamadan uçan kuşun 
Yuvasını bozacağım. 

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... 
Gölgende bana da, bana da yer ver. 
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar: 
Yurda ay yıldızının ışığı yeter. 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün 
Kızıllığında ısındık; 
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün 
Gölgene sığındık. 

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; 
Barışın güvercini, savaşın kartalı 
Yüksek yerlerde açan çiçeğim. 
Senin altında doğdum. 
Senin altında öleceğim. 

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: 
Yer yüzünde yer beğen! 
Nereye dikilmek istersen, 
Söyle, seni oraya dikeyim!

Arif Nihat Asya

Not:

Kanun Numarası: 2893, Kabul Tarihi: 22/9/1983

Yayımlandığı Resmi Gazete:
Tarih: 24/9/ 1983 Sayı : 18171

Yayımlandığı Düstur: Tertip: 5 Cilt : 22 Sayfa : 599 

Madde 7 – Türk Bayrağı, yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli, soluk, buruşuk veya layık olduğu manevi değeri zedeleyecek herhangi bir şekilde kullanılamaz. Resmi yemin törenleri dışında her ne maksatla olursa olsun, masalara kürsülere, örtü olarak serilemez. Oturulan veya ayakla basılan yerlere konulamaz. Bu yerlere ve benzeri eşyaya Bayrağın şekli yapılamaz. Elbise veya üniforma şeklinde giyilemez.Hiçbir siyasî parti, teşekkül, dernek, vakıf ve tüzükte belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları dışında kalan kurum ve kuruluşun amblem, flama, sembol ve benzerlerinin ön veya arka yüzünde esas veya fon teşkil edecek şekilde kullanılamaz.
Türk Bayrağına sözle, yazı veya hareketle veya herhangi bir şekilde hakaret edilemez, saygısızlıkta bulunulamaz. Bayrak yırtılamaz, yakılamaz, yere atılamaz, gerekli özen gösterilmeden kullanılamaz.
Bu Kanuna ve tüzüğe aykırı fiiller yetkililerce derhal önlenir ve gerekli soruşturma yapılır.


Tarihi anlamak lazım ! Ve çıkarılacak ders..

Tarihi anlamak adına bazen bu tür yazılar paylaşıyorum umarım faydalı olurum okuyan kardeşlerime ...
Selçuklu tarihine baktığımızda taht kavgaları ve Türk devletlerinin birbirleriyle olan savaşları devleti zayıflatarak yıkılmasına sebep olmuştur. 
İbretlik bir tarih bırakmıştır bizlere de..
Osmanlıya baktığımızda özetle Yavuz Selim’in kardeşi Şehzade Ahmed, onun padişahlığını kabul etmeyerek emrindeki askerlerle ona savaş ilan etmiş ve bu iç harbi kaybedince de kanunların gereği olarak idam edilmiştir. Yine onun en çok sevdiği kardeşi Korkut eşkıyalar ile işbirliği yaptığı için idam ettirmişti. 
Hiç kolay bir şey değil İslâm'ın devletin bekası için aileni sevdiklerini feda etmek. Yavuz’un kardeşinin idamından sonra günlerce hüzün ve keder içerisinde ağladığı tarih kitaplarına kaydedilmiş.. 
Dediğim gibi devletin bekasını ve milletin selametini, şahsi alaka ve muhabbetinin üstünde tutmuştur.
Yavuz Sultan Selim, idam kararlarını Şeyhülislam’ın fetvasıyla icra etmiş ve bu fetvaların kendisi ile birlikte kabrine konulmasını vasiyet ederek şöyle demiş:

“Ben huzur-u İlahide bu fetvaları yaptığım icraatlarıma şahit tutacağım.”

Ne yazık ki, işin zaruret ve hassasiyetini anlamayan ve yapılan bu fedakârlığı kasıtlı olarak gaddarlık ve vahşet olarak yaymak çabasında olanlar az değildir. Bizim ecdadımızı karalayanlar Osmanlıların âlem-i İslam’a ve insaniyete ettikleri maddi ve manevi nice hizmetleri görmeyip de bu gibi cüzi meselelere (Kardeş katlini) takılıp kalmak, aklın kârı ve vicdanın kabul edeceği bir şey değildir. 

Peki günümüze gelelim Filistin'i adeta unutturacak medyada örtbas edecek kadar toplu katliamlar yapılan Sudan'a ya da Doğu Türkistan üzerinden çok geçmedi hatırlayın Suriyeden gelen katliam vidolarını... İtrail'in elinde oyuncak olan Arap devletleri ve sıcak para (Benim en çok canımı da yakan bu! Müslümanın aşk ile yaptığı ümre ve hac paralarıyla mazlum coğrafyalarda katliam yapılması) 

Devletler orman kanunu uyguluyor artık. Sınırlarını hiç önemsenmediği ve nerede kıymetli maden var orada katliamın yapıldığı bir yüzyıldayız.. 
Biz dua ordusuyuz vazifemiz hiç küçümsenmemeli.. Ama bir de ciha. ordusu olmalı..
Tüm dünyada din dil ırk gözetmeksizin korumak gibi bir vazifesi olmalı.. Osmanlı bunu başardı İrlanda'da ki açlara bile gemilerle yardım göndermiştir ve nice mazlum coğrafyalara yetişmiştir.. 

Sözü uzattım galiba ama tarihini iyi bilen bir nesil yetiştirmezsek eğer.. Vatanseverlikten vicdandan insanlıktan haberi olmayan devletsiz milliyetsiz ve bilinçsiz, sadece dünyasını imar eden insanlar yetiştiririz. Hatta yetiştirdik bile on yıla kalmaz bu gençler hizmete geçecekler biz onlara ne verdik ne alacağız.!
Boş beklenti içinde olmayalım yine de hüsn-ü zan üzere dualarımız hayr üzere :)

Hayır duası eder hayır duası beklerim sevgi ve muhabbetle..

Tarihten almam gereken bir ders var ise: Kişisel çıkarlarım için devletimi milletimi ailemi hatta kendi nefsimi tehlikeye atacak hiç eylemde olmamam lazım! Bu tüm makamlardaki insanlar için geçerlidir... 

Not: 
Fıkıh kitaplarındaki şer’i hükümleri nakleden ve kaynaklarını da teker teker gösteren Dede Efendi, "Siyasetname" adlı eserinde şöyle demektedir:

“Nizam-ı memleketin bozulmasına sebep olan, fitne ve fesada teşvik edenler, bu şeni fiilleri bizzat işlemedikleri vakitlerde dahi, katledilebileceklerine fetva verilmiştir. Ayrıca ulu’l-emre tanınan bu siyaset hakkının tatbiki için bilfiil fesadın tahakkuku ve sebeb-i adi olan şahsın fil-hakika şerir ve müttehem olması da şart değildir. Zira vukuundan evvel def-i fesat, vukuundan sonra refinden daha kolaydır. Bir bid'atçının bid'atının yayılacağından korkan dindar padişahın, milletini onların şerrinden korumak ve nizam-ı alem için, isyana teşebbüs edeni idam etmesi caizdir.”

Hanefi ve Hanbeli mezhep imamlarının çoğu, "nizam-ı alem için idam cezasının verilebileceğini" söylemişlerdir.



Rızık yağmur gibidir herkesin üstüne yağar. Bazıları şemsiye ile gezer

Bir sufi şöyle demiştir. "Rızık yağmur gibidir herkesin üstüne yağar. Bazıları şemsiye ile gezer." Bu sözün derin manası şudur: 

"Sen kalbini açmazsan yağmur da sana değmez ama açarsan o rahmet seni baştan ayağa temizler."

İbn Arabi'nin anlayışında rızkın hakikati verilene değil verene yönelmektir. Kim Allah'a yönelirse dünyası dar olsa bile kalbi geniştir. Ve kim sadece dünyaya yönelirse her şeye sahip olsa bile içinde açlık vardır. 

İşte bu yüzden vakıa suresi sadece fakirlikten kurtulma duası değil kalbinin bereketini fark etme yoludur. Ve o bereket bir kez açıldığında artık hiç bir yoksulluk seni bulmaz.


Oğluşumu evlendirdim :)

 Herkese merhabalar 

Geçtiğimiz hafta küçük oğlumun nikahı vardı. Rabbim cümlemizin evlatlarına da benim evladıma da iki cihan saadeti nasip eylesin. 

Severek evlendiler Rabbim sevgilerini daim eylesin.. Evleneceklere de kolaylıklar ihsan eylesin . O kadar zor bir dönemden geçiyoruz ki hemen her şeyin maddeleştiği bir dönemde gençlerin evlilik kararı almaları kolay değil. Bizler de onlara nasıl yardımcı olabilir diye çıktığımız yolda inanın çok zorlandık. 

Makas kesmez para ! Kapı açılmaz Para ! Gak para guk para! Bu gençler niye evlenmiyor insan başına gelince daha iyi anlıyor..

Belimiz büküldü diyebilirim her şey ateş pahası gr altın uçtu gidiyor. Gelinimin boynuna bir şeyler takamadım çok içim yandı alamadığım için hakikaten içim ağlıyor kalbim sızlıyor ona istediğim takıyı alamadım diye bu duygular bende varsa oğlumda da gelinimde de vardır onları hissediyor da olabilirim.. Evleri tamir edildi kira dertleri olmayacak ama inşaata girildi parke pimapen derken çok masraf yapıldı.. Beş tane bilezik takabildik siz düşünün başka ben ne alabilirdim ki şu pahalılıkta..

Nikahtan bir gün öncesi eski bir talebem nikaha gelemeyeceği için takacağı parayı zarfın içersin de bana getirdi. Bendeki hüznümü aldı benim gözyaşlarıma ortak oldu. Allah ondan razı olsun kapımı açan bir akraba yok neden? Çünkü miras hakkımızı istedik gerek anne tarafından gerek baba tarafından gerekse rahmetli eşimin tarafından hepsiyle miras mahkemeliğiz.. 

Bırakın miras yemeyi miras bizi yiyor avukat masrafları yok efendim vergi borçları falan filan.. İnsan yetim olunca böyle oluyormuş demek diye çok ağladım.. Eşimin tarafından sadece görümcemin iki çocuğu geldi o kadar kendi kardeşlerimden sadece bir tane geldi ve annem.. 

Ertesi günü Rabbim benim gözyaşlarıma öyle arkadaşlarımı eski talebelerimi gönderdi ki  kız tarafından fazlaydık ve herkes elinden geldiğince alkışlarıyla destek oldular. Onları yanımda hissetmem hiç bir hazine ile ölçülemezdi. Hepsine yürekten dua ettim. Allah hepsinden hoşnud ve razı olsun..  

Maddiyat bir şekilde aşılır önemli olan insanlık, sevgi, dostluk, komşuluk, iman merhamet Allah bu kavramları bizlerde daim eylesin.. 

İçimi yazarak rahatlatmak istedim günlük olarak kayıt olduğu için ileride okuyup bu günleri yad edeceğim inşallah Allah hayırlı ömür verirse tabiii  ℰ⍲‿⍲ℰ

Allaha emanet olalım inşallah görüşmek dileğiyle..

Arşın gölgesinde gölgelenecek 7 sınıf insan


Arşın gölgesinde gölgelenecek 7 sınıf insan

1. 

Adil yönetici: Hükmünü adaletle icra eden idarecidir.

2. 

Allah’a ibadetle büyüyen genç: Rabbine kulluk ederek yetişen ve bu ibadetleri yerine getiren bir gençtir.

3. 

Kalbi cami ve mescitlere bağlı kimse: Gönlü ve zihni camilere bağlı olan, ibadet için oraya giden kişidir.

4. 

Allah için birbirini seven iki kişi: Birbirlerini sadece Allah rızası için seven, bu sevgi uğruna buluşup ayrılan kişilerdir.

5. 

Zinaya davet edildiğinde “Ben Allah’tan korkarım” diyen kişi: Makam ve güzellik sahibi bir kadının cinsel davetine karşı "Allah'tan korkarım" diyerek reddeden kişidir.

6. 

Gizli sadaka veren kişi: Sağ elinin verdiğini sol elinin bilmeyeceği kadar gizli bir şekilde Allah rızası için sadaka veren kişidir.

7. 

Allah için gözyaşı döken kişi: Tenha bir köşede tek başına Allah’ı zikrederken O'ndan korkarak gözyaşı döken kişidir.

Örgü Çocuk Tokası

 

Yine torunum için yaptığım küçük bir çalışma örgü toka kolay ve bir kaç saate hemen bittiği içinde sıkılmadan keyifle örülebiliyor..

Gördüğünüz gibi çok kolay aşağıda ki youtube kanalını paylaştım sizlerde yapmak isterseniz diye kolaylıklar diliyorum :))

Bir gün gelir, 
Açmaz dediğin çiçekler açar. 
Gitmez dediğin dertler gider. 
Bitmez dediğin zaman geçer. 
Hayat öyle bir sır ki; 
Önce şükür, Sonra sabır, 
Sonra da inanmak gerek. 
«Hz.Mevlana ( ks) »

HADİS-İ ŞERİF 
"Sizden birine gam veya keder isabet ettiğinde şöyle desin: 
"Allah, Allahû Rabbî, lâ üşriku bihî şey'en."
 (Allah, Allah Rabbimdir. Ona hiçbir şeyi ortak koşmam.)" 
[Ramuz el e-hadis, 31. sayfa/ 6.Hadis]

Sumud Filosu Aktivistleri hoşgeldiniz dualarımız sizlerleydi.. Ve Bebek yeleğim

 

Herkese merhabalar 
Torunuma bir yelek ördüm hatta bir tane de yeni doğan için küçük yaptım onu da oyuncak  bebeğine istediği için mecbur kaldım ona hediye etmeye :))


Buyuk tombul bir bebeği var ona hediye olarak aldı. Ben tekrar yeni projelere doğru hayırlısıyla yelkenleri açıyorum.. 
Yelken derken hepimizin yüreği kalbi Sumud filosundaydı. 
Şükürler olsun bugün İstanbul Hava Limanına iniş yaptılar. 
Neler yaşadıklarını yakından takip ediyorum ve dua ediyorum. 
Rabbim tüm dünyanın israilin üzerine savaş gemilerini göndersin..diye amiiin amiiin..
Onların yani Sumud Filosundaki Gazze de ki kardeşlerimizin gözyaşları bizimde gözyaşlarımız.
Ve
Beddua etmeden yapamıyorum. 
Burada yazmadığıma bakmayın her nefesimde İsraile beddua ediyorum.. 
Allah kabul eylesin inşallah amiin..

Kastamonu ve Trabzon'da vatandaşlar da tekneleriyle sulara açılmışlar Sumud Filosu'na ve yeni filolara destek vermek için :) Biz de onlarla yatıp kalkıyoruz. Aynı şekilde Doğu Türkistan'a da dua ediyoruz Rabbim ya ve yardımcıları olsun..
  

Aktivistler gözaltındayken yaşadıklarını anlattı.(Netten alıntıdır.)

Küresel Sumud Filosu’ndaki Ersin Çelik şöyle konuştu:

“(İsrailliler) Greta’ya (Thunberg) çok ağır işkenceler yaptılar gözlerimizin önünde. Greta’ya zulmettiler, küçücük çocuk daha Greta. Onu süründürdüler, İsrail bayrağını öptürdüler. Naziler ne yaptıysa aynısını yaptılar.”

İkbal Gürpınar’sa İtalyan milletvekilleriyle aynı koğuşta kaldığını söyledi ve devam etti:

“Bir gecede odası bir inanın üç-dört kere değiştirilir mi? Geliyorlar, o koğuştan o koğuşa, o koğuştan o koğuşa ve hayvan gibi sesler çıkarıyorlar. Özellikle İsrailli kadın askerler, erkeklerden çok daha zalimlerdi. Bize olmadık şeyler yaptılar. Köpek muamelesi yaptılar. Ağlamamızı istediler ama hiç ağlamadık, bilakis güldük. Şarkılar söyledik, ilahiler okuduk. Onlar şoka girdi, ‘Bunlar nasıl hala böyle mutlu olabiliyorlar?’ diye. Bizi aç bıraktılar. 14 kişilik odaya bir tabak bir şey veriyorlar, bir kaşık düşmez, öyle diyeyim ve sıfır kalorili şeyler.

Allah’ıma şükürler olsun, Rabbim karnımızı acıktırtmadı. Çok susamadıkça da su içmedik çünkü su tuvaletteki suydu. Tuvalet musluğundan akan suyla susuzluğumuzu gidermeye çalıştık. Yalvarmamıza rağmen su vermediler. İlaçlarımızın hepsini aldılar. Gözümüzün içine baka baka çöpe attılar. Her şeyimizi çaldılar. Askerler kendi çantalarına notebookları, telefonları koydu, powerbankleri çaldı. Adamların varoluş sebebi o, hırsızlık. Vatanlarını çaldılar onların (Filistinlilerin).

İtalyan milletvekili, ‘Siz çok nankörsünüz. Tarihinize bakarsanız geçmişte sizi biz koruduk. Gidince gerçek yüzünüzü herkese anlatacağım. dedi. Herkes bilenmiş vaziyette. Herkes memleketine döndüğü andan itibaren İsrail antipropagandası yapacak inşallah.”

Aktivist Zeynep Dilek Tekocak da İsrail’in 72 milletin olduğu bir yerde bu kadar histeri nöbeti geçirmesini beklemediklerini söyledi:

“Soykırım Bakanı Itamar Ben-Gvir’in konuşmasında protestodan sonra şiddetin dozunu artırdılar zaten. Biz slogan attık, konuşturmadık onu çok fazla. Bayağı sinirlendi, açık söyleyeyim. Kendi askerlerinin çocuklarının onların yolunu gözlediğini falan söyledi. Ama çok da konuşturmadık. Buna çok öfkelendi, sinirlendi anladığımız kadarıyla çünkü ondan sonraki süreçte psikolojik baskı daha fazla yapmaya çalıştılar.

Öncesinde toplama alanı vardı. O toplama alanında diğer gemilerdeki hanımların olduğu yerde bir araya geldik. Ondan sonra bizi yeni yapılan hapishaneye götürdüler. Götürürken bize, ‘Sizi zaten Gazze’ye götürüyoruz. Gazze’ye çok yakın bir yere götürüyoruz.’ dediler. Dalga geçtiler yani akıllarınca. Ama şunu hesap edemediler bir türlü: 72 milletten insan vardı. Birçok milletvekili, sendika başkanları, aktivistler, avukatlar, her meslek grubundan insan vardı. Aynı koğuşta kaldığımız zaman onların söylediği tek şey, ‘Ülkelerimize gittiğimiz zaman İsrail’in gerçek yüzünü anlatacağız.’ Bunu belki Türkiye olarak biliyorduk ama Avrupa’da çok farklı tanınıyorlardı. Bundan sonra İsrail’in bütün imajı yerle bir oldu. İsrail, kendi sonunun başlangıcını histeri nöbetleriyle getirdi.”

‘Tepkimizi gösterince şiddetlerini daha çok artırdılar’

Aktivist Osman Çetinkaya şöyle konuştu:

“Limanlara çektikten sonra baskı şeklinde, ellerimizi kelepçeleyerek bizi sözde kendilerince aşağılayabileceklerini sandılar. Biz tepkimizi gösterince şiddetlerini daha çok artırdılar. Daha sonra bizi toplama kampına alıp cezaevine gönderdiler. En önemlisi bizim kişisel eşyalarımızı bir nevi çaldılar, bizden aldılar.

Biz elimizden geldiğince tepkilerimizi, onlardan korkmadığımızı gösterdik ve bunu hissettirdiğimizi düşünüyorum. Onların da gözlerinden zaten okunuyordu.”

‘Çıplak arama yapıldı’

Aktivistlerden Ayçin Kantoğlu şunları dedi:

“Yapılması gerekeni yaptık ve geldik. Korkmuyoruz onlardan. Son derece ahlaksızca işler yaptılar. Bizi yani kadın mahkumları koydukları yere büyük bir bez pankart hazırlatmışlar. Üzerine Gazze’nin son halini bastırmışlar. ‘Gazze’ye hoş geldiniz’ yazmışlar, bu kadar ahlaksızca bir işti. Adeta suçlarını üzerlerinde taşıyorlar.

Biri bana, nereden geldiğimizi ve nerede olduğumuzu sordu, Muğla’dan geldiğimi söyledim. ‘Şimdi nerede olduğunu biliyor musun?’ dedi. ‘Beni kaçıran sensin. Dolayısıyla nerede olduğumu senin söylemen lazım, neredeyiz?’ dedim. ‘İsrail’desin, artık Gazze Mazze yok farkında mısın?’ dedi. Ben de şöyle bir müstehzi (alaycı) ona güldüm.

Bizi bir kafese kapatmışlardı. Gerçekten bir hayvan, bir köpek kafesiydi, kadınlar hep beraber orada duruyorduk. Ben-Gvir yanımıza gazetecilerle geldi ve beyanat vermeye çalıştı. Anlayabildiğim kadarıyla ‘Bunlar Kudüs’ün çocuklarına acımıyor’ vesaire dedi. Biz, Ben-Gvir’i ‘O koca çeneni kapat soykırımcı pislik’ diyerek protesto ettik. O, hapishane koşullarımızı daha çetrefilli hale getiren bir slogandı. Hiç pişman değilim o sloganı attığımız için. Bence doğrusunu yaptık. Beş kişilik hücrelerde 15 kişi kaldık. Duvarlarda kanla yazılmış yazılar vardı, hepsini okuduk. Annelerin, hücrelerin duvarlarına evlatlarının ismini yazdığını gördük. Aslında Filistinlilerin yaşamış olduğu şeyleri bir nebze olsun yaşamış olduk. Temiz su vermediler, tuvaletlerden su içmemizi söylediler, 40 saate yakın yemek almadık.

Kantoğlu, İsrail askerlerinin kendileriyle birlikte alıkonulan iklim aktivisti Greta Thunberg’e vurduğunu görenlerin olduğunu, Thunberg’in elleri arkadan İsrail bayrağıyla bağlanarak yürütüldüğünü aktardı:

“Çıplak arama da yapıldı, her şeyi çıkardılar. Hemen hemen her kontrol noktasında defalarca arandık. Ağzımızın içine, dişlerimizin arasına baktılar. Bize terörist muamelesi yapmaya çalıştılar ama bizler suçlu olmadığımızı her seferinde onların yüzlerine haykırdık. Bizlerin suçlu olmadığını, herhangi bir yasayı çiğnemediğimizi, aksine yasayı çiğneyen tarafın onlar olduğunu, bizi kaçırdıklarını yüzlerine söyledik. Eğer arzu ettikleri bizi sindirmekse o konuda başarılı olamadılar. Son ana kadar sloganları kesmedik. Bizi attıkları yerin yüksek korunaklı bir cezaevi olduğu söyleniyor. Orayı da sloganlarla inlettik.”

Aşağıdaki videodan faydalanarak yelekleri yaptım sizlerde faydalanabilirsiniz.. 

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı