29 Nisan 2024 Pazartesi

Bir yardım hikayesi..

Nisan 29, 2024 15 Comments

 


Merhabalar cümleten güzel ve huzurlu günler dileyerek başlayalım sözümüze.. Sene başında binada yönetim toplantısı yapıldı. Katılamadım ve kura sonucu beni yönetici seçtiler. Bir de video çekip binanın WhatsApp grubuna attılar. 

Ben şok oldum tabii. Dokuz dairenin hepsi mülk sahibi ben ve yan daire kiracıyız ve en önemlisi yaş olarak hepsinden büyük sayılırım. Beni kuraya katmaları bile yanlış tabi bana göre.. 

İmkanı yok istemediğimi kabul ettiremedim tatlılıkla bizde sizinle beraber yapacağız diyerek elimde patladı yöneticilik!

Şimdi ise çamaşır suyu, yüzey temizleyicisi bitse ben koşturup alıyorum kimse yok çevremde gelip yardım edelim diyen yok..

Geçenlerde gittim Tarım koop.ten 4kg çamaşır suyu aldım çıktım. Tanımadığım bir beyefendi geldi. 

"Ben taşıyayım teyze" dedi.. Kendimi birden çok yaşlı hissettim halbuki daha 26.04.1967 doğumluyum ama çarşaflı olduğum için yaşım belli olmuyor ya da yürüyüşüm aheste olmalı ki öyle davrandı.. 

Ne kadar hayır gerek yok ben taşırım dediysem de kabul etmedi ben de sevap yapma şevkini kırmak istemedim..

"Hmm 5kg var bu... Haklısın teyze kimseye güven kalmadı" diyerek elimden aldı. 

Başımı kaldıramıyorum yolda bir tanıdık görecek parmakla gösterip kahkahayı basacak diye :)))

Normal yürürken hızlandı.. Ben de hızlandım bir şeyde diyemiyorum gönlü kırılmasın ama evime hiç bu kadar hızlı ve ter içinde gelmemiştim. 

Güzel yüreklim madem bir iyilik yapıyorsun biraz yavaş yürüsene =)))  

Yol mu bitti ben mi bittim anlayamadım :))

Yani ne diyeyim yaptığımız iyiliği kapsamlı olarak düşünsek mi acaba ve ona göre daha duyarlı olsak!..

Aklıma geldikçe hâlâ gülüyorum :)) 

Bu olayın bana yansıması annemin yanında daha yavaş yürüyorum belki içinden daha yavaş yürüse diye geçiyor olabilir..

Bilemiyorum yanlış mı yaptım...


Silah icat oldu mertlik bozuldu derler ya işte öyle..

Yapay zeka icat oldu.. Sanat elden gitti insanlık da gider gibi.. 

Bir tıklamada yazdığı şiir benden sizlere..


Sonsuzlukta savrulurum

Gökyüzü mavi, uykusuz gecelerimde,

Yıldızlar sessizce parlar, gözlerimde.

Deniz kıyısında yürürüm, dalgalarla,

Bilinmez bir yolda, yalnızca benimle.


Rüyalarımın içinde kaybolurum,

Sonsuzluğun kollarında savrulurum.

Kelimeler yetmez anlatmaya bu hali,

Kafiyeli değil belki, ama içimde bir melodi.


Güneş doğar, gün biter, zaman akar,

Ben hala buradayım, hayatın içinde sakar.

Kelimelerim sade, kafiyeli değil belki,

Ama içimde bir hikaye, bir anı, bir sevda.


Kafiyeli olmasa da, bu dizelerimle,

Bir parça ruhumu size sunarım, sevgili okurum.

Şiirlerin gücü burada, kelimelerin dansında,

Kafiyeli olmasa da, kalbimde bir umut var.


28 Nisan 2024 Pazar

Boğazı atlarıyla geçen ilk Türk beyligi, Peçenekler

Nisan 28, 2024 6 Comments
Tarihi çok seviyorum yine ilginç bir tarihi bilgiyi sizinle paylaşmak istedim 💓

Selçuklu baskısı iyiden iyiye Bizansta kendisini her yönü ile hissettiriyordu. imparator Konstantin Monomach(1049) Peçeneklerden 15 bin atlı asker toplanılmasını emretmişti

Kostantaniye'de bulunan Peçenek büyüklerinden dördü; Sülçe, Selte, Karaman ve Kataleym tayin edilmişlerdi. İmparator bu Peçenek kıt’asına gayet kıymetdar hediyeler, iyi silâh ve seçilmiş atlar verdikten sonra, bunları Üsküdar tarafına geçirerek Selçuklulara karşı göndermişti. Yol göstermeğe de Konstantin Adrobalakos isminde biri memurdu. 

Bu Peçenekler Üsküdarda atlarına binip şarka doğru hareket etmişler ve epey yol aldıktan sonra Damatrui (şimdiki Bulgurlu yanında)tesmiye olunan mevkie gelmişler, ve burada atlarını durdurarak kendi lisanlarında “komenton,, tesmiye ettikleri bir nevi istişare meclisi yapmışlardı. Bu toplantıda fikirler ayrılmış ve epey gürültülü bir şekil almıştı. 

Bazıları Peçeneklerin ileri yürümelerini, imparatorun arazîsinde imparatora karşı hareket etmemek lâzım geldiğini söylemişlerdi; bazılarına göre de ne imparatora muhalif hareket etmek, ve nede neticesi belli olmayan uzak şark seferine devam etmek lâzımdı. 

Hatta Bitinya tepeliklerinden biri üzerinde istihkâm yaparak Bizanslılara karşı mücadele etmek fikrini ileri sürenler de olmuştu. 
Bu fikir taraftarlar bulamamış, burada, yabancı bir memlekette imparatora karşı mücadele edebilmek mümkün olmayacağı, yalnız başlarına böyle bir mücadeleye girişmenin çok ağır olacağını söylenilmişti. 

Bunun üzerine Kataleym, ileri gitmemeyi, geri dönerek Bulgaristan'daki kavimdaşlarına katılmanın en doğru bir hareket olacağını teklif etmişti. 


“Peki, denizi nasıl geçeceğiz,,? sualini verenlere

“Beni takip ediniz, görürsünüz" 

Sözlerinden başka bir şey söylememiş, atını çevirerek İstanbul boğazına doğru yol almaya başlamıştı. Peçeneklere refakat eden Bizans yol göstericisi kaçmış ve Damatrui kalesinde saklanmıştı. Peçenekler de Kataleymi takiple İstanbul boğazı yolunu tutmuşlardı.

Bunlar, kendilerini Üsküdara geçiren gemilerin daha karşı tarafa alınmadığım zannediyorlardı. Fakat gemiler çoktan alınmıştı, orada Peçeneklerin karşıya geçmeleri için hiç bir vasıta yoktu. Peçenek kıt’asını götüren Kataleym bu vaziyet karşısında hiç şaşırmamış: 

“Kendisinin ve bütün Peçenek milletinin selâmetini istiyen beni takip etsin"

sözleriyle atını kuvvetle mahmuzlıyarak denize atlamıştı.

Boğazı atlariyle yüzerek geçmek için denizin coşkun sularına atılmışlardı. Bunların bazıları silâhlarını her ihtimale karşı atmış bulunuyordu. Peçenek atlıları karşı sahile S. Taraş manastın yanma çıkmışlardı\ Onların bu hareketleri o kadar âni olmuştu ki, Bizanslılar ne Peçeneklerin Boğazı geçmelerine mani olabilmişler, ve ne de Rumeli'de takip etmişlerdi.

Tarihte Boğazı at sırtinda aşan baska bir millet veya ordu görülmedi. Atlarını denizden, gemilerini karadan yürütenler yalniz TÜRKLERDİR.
1071 Malazgirt Savaşında da, Bizans ordusunda bulunan Peçenekler, soydaşları Selçukluların tarafına geçmislerdir.

Not: Bizanslı Vakanüvis Georgios Kedrenos. Aynı olay Boğazı atlarla geçme vakasına Osmanlı tarihinde de tesadüf ediyoruz. Murat II. tahta çıktığı zaman, Mustafa'nın isyanını bastırmağa memur olan Bayazıt'Paşa "atlan yüzdürerek" Boğazdan geçiyor. 

kaynaklar:Tevarih-i-ali Osman F. Q i e S e, tab’ı, S. 56.
Akcan Mir Dr. phl. A. N. KURAT/PEÇENEK TARÎHΠ1937/İSTANBUL -DEVLET BASIMEVİ
s.136/137

24 Nisan 2024 Çarşamba

RESÛLÜL MELÂHİM ismi şerifin anlamı nedir?

Nisan 24, 2024 6 Comments

 

DELAiL UL HAYRAT Seyh Muhammed b. Suleyman el Cezuli hazretlerinin kitabından Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in isimlerini açıklandığı bölümden sayfa 95 de şöyle yazıyor...

Melahim: Cenk yapılan yer anlamına gelir. Savaş zamanında iki tarafın dövüşçüleri birbirine girip cenk ederler. Cenk meydanında bir çok kimsenin vurulup ölmesi, dolayısıyla etlerin kesilip parçalanmasından ötürü bu isim verilmiş olabilir. 
Sevgili Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem)'in bir isimleri de KILIÇ NEBİSİ anlamına gelen NEBİYYÛS-SEYF'dir. Bundan dolayı, kendisi ve ümmeti kıyamete değin din düşmanlarıyla çarpışıp onları öldürecekleri için, peygamberimize RESÛLÜL MELÂHİM adı verildi. 

Bu isim, gerek O'nun devrinde gerekse O'ndan sonraki zamandan kıyamete kadar olan devirde savaşın çokluğuna işaret eder. Hz. Allah, bu ismin sahibine salât ve selam eylesin..

      

23 Nisan 2024 Salı

Nisan yağmuru şifası için yapılanlar!

Nisan 23, 2024 2 Comments

Nisan yağmuru ile ilgili bir sürü paylaşımlar var ben onlara inanmıyorum. Çünkü Peygamber efendimiz sav den hadisi şerif rivayet ediliyor ama o nisan yağmuru diye belirtmemiş ki.. 
Ama tabiatın canlandığı bir ay bizimde hücrelerimizin baharla beraber yenilendiğini biliyorum.. 
Doğru olan hadisi şerif budur yani nisan yağmuru demiyor!!!
Hazret-i Enes’e (ra) ait senenin ilk yağmuru ile ilgili şöyle bir rivayet vardır:
“Hazret-i Peygamber (asm) ile beraberken yağmur yağmıştı. Hemen başını ve elbisesini açtı ve buyurdu ki: “Yağmur Rabbimin yeni yarattığı ve indirdiği rahmettir.”(Müslim 2/615, Ebu Davut)

Bazı yörelerde Nisan yağmurunu eline, başına, bedenine sürmek, hatta kaplarda biriktirip içmek veya yemeklerde kullanmak bu sebeple mübalâğalı bir yaklaşım değil, isabetli bir tutumdur. Ancak Nisan yağmurunun bu faydalı özellikleri, hava kirliliğinin olmadığı kırsal bölgeler için söz konusudur. Hava kirliliği yaşanan kalabalık şehirlerde havada asılı bulunan çeşitli karbon ve kükürt parçacıkları ile birlikte çok sayıda zararlı kimyasal madde zerrecikleri yağmur suyuna karışıyor ve yağmur suyunun özelliğini bozuyor.

Şöyle denilebilir bazı Allah dostlarının ibadet terkipleri var bunlar yapılabilir gibi.. ama direk peygamber efendimiz şöyle şöyle yapın demek bence çok sakıncalı... Eğer ben yanlış isem Allah cc benim itikatımı düzletsin inşallah eğer diğerleri yanlışsa Allah onlara düzgün bir emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker nasip eylesin..


Mesela bana gelen mesajlardan birini sizinle paylaşıyorum...


NİSAN YAĞMURU MUCİZESİ......
NİSAN YAĞMURU ZEMZEM GİBİDİR..
HER TÜRLÜ HASTALIĞA ÇOCUĞU OLMAYANLARA DEVADIR..

Nisan Yağmuru Hakkında Hadis-i Şerifler…

Peygamberimiz (s.a.v)’den rivayet olundu ki:

‘’Cebrail a.s Bana öyle bir ilaç öğretti ki, (o ilaç sayesinde,insanların) doktorların ilaçlarına hiç ihtiyacı kalmaz…’’

Eshab-ı Kiram : (o ilaçtan) Bize de haber ver,Ya Rasulullah dediler, Rasulullah (s.a.v):

‘’Nisan yağmurunu alınız (toplayınız). Ona; 70 defa Fatiha-i şerife, 70 defa İhlâs-ı şerif, 70 defa Felak suresini, 70 defa Nâs suresini, 70 defa Tesbih duasını

(SübhanAllahi vel-hamdü Lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vâllahü ekber ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil-aliyyıl-azîm) okuyunuz. Sonra, 7 gün devamlı olarak sabah akşam birer bardak içiniz. Beni hak Peygamber olarak gönderen Cenâb-u Hakk’a yemin ederim ki, Cebrâil Bana dedi ki ; “Bu sudan içen kimsenin, cesedinden, damarından, sinirinden, etlerinden, o kimseye ağrı, acı veren rahatsızlığını Cenâb-u Hakk giderir ve o kimseye sıhhat ve afiyet verir.’’

Yine başka bir Hadis-i Şerif’te :
‘’Beni hak Peygamber olarak gönderen Cenâb-u Hakk’a yemin ederim ki, ÇOCUĞU OLMAYAN bir erkek, bu sudan hanımına içirirse, Allahü Teala’nın izni ile hanımı HAMİLE kalır. Hanımının başı ağrıyan bir erkek bu sudan hanımına içirirse, bu su ona (sıhhati için) yeterlidir. İçen kimsenin balgamını keser. Rüzgar ona zarar vermez, çirkin haller kendisine isabet etmez. Bel ağrısından, karın ağrısından, şikayeti kalmaz. ALACA hastalığından korkmaz. GÖĞÜS ağrısı çekmez. Kalbine gelen VESVESE (evhâm), gönlünden çıkar gider. Kendini çok beğenmek, hased, kibir, düşmanlık, gıybet ve koğuculuk (gibi manevi hastalıklar dahil), dünyada yaşayan her fani (geçici) olanlar için Allahü Teala’nın izni ile fayda vericidir..’’

KAYNAK:
Tefsir-i Kebir (Kur’an-ı Kerim Tefsiri)’den
“Nisan Yağmuru” Suyunun Toplanacağı Günler
”Nisan Yağmuru” suyunun toplanacağı günler, Rumi Takvimi Nisan Ayının 7′sinden Nisan Ayının sonuna kadardır.

TOPLANAN NİSAN YAĞMUR SUYU NASIL HAZIRLANIR?
– Bir Fatiha üç ihlâs-ı Şerif okunup, Piran-ı İzamın Ervâh-ı Kudsiye-i mübârekelerine hediye edilir.
– Niyet edilir.
1 – 70 Adet Salât-ı Münciye
2 – 70 Adet Fatiha-i Şerife
3 – 70 Adet Ayet’ül Kürsi
4 – 70 Adet Legad caeküm ..


(Tevbe Süresinin Son İki Ayeti)

لَقَدۡ جَآءَڪُمۡ رَسُولٌ۬ مِّنۡ أَنفُسِڪُمۡ عَزِيزٌ عَلَيۡهِ مَا عَنِتُّمۡ حَرِيصٌ عَلَيۡڪُم بِٱلۡمُؤۡمِنِينَ رَءُوفٌ۬ رَّحِيمٌ۬ فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَقُلۡ حَسۡبِىَ ٱللَّهُ لَآ

إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ‌ۖ عَلَيۡهِ تَوَڪَّلۡتُ‌ۖ وَهُوَ رَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡعَظِيمِ

(Lekad caeküm rasulün min enfüsiküm azizün aleyhi ma anittüm harisun aleyküm bil mü’minine raufün rahiym* Fe in tevellev fe kul hasbiyellahü la ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azıym)

5 – 1 Adet Yâsin-i Şerif

6 – 70 Adet Kâfirûn Süresi

7 – 70 Adet Îhlâs-ı Şerif

8 – 70 Adet Felak Süresi

9 – 70 Adet Nâs Süresi

10 – 70 Adet Tesbih Duası

سُبْحَانَ ٱللهِ وَٱلْحَمْدُ ِللهِ وَلاَ اِلٰهَ اِلاَّ ٱللهُ وَٱللهُ اَكْبَرُ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِٱللهِ ٱلْعَلِىِّ ٱلْعَظِيمِ

(SübhanAllahi velhamdülillahi velaa ilahe illAllahü vAllahü ekber velaa havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azıym)

11 – 70 Salât-ı Münciye okunur.

Not 1 : Yukarıdaki sayılanlar okunurken bitinceye kadar arada dünya kelamı konuşmamaya dikkat edilmelidir.
Not 2 : Her 70 adet okunduktan sonra ve Yasin-i Şerifteki her “Mübîn” den sonra “Yâ Şafii” denir ve sıcak nefesle suya “Hûu” diye üflenir.
Not 3 : Bu sudan sabah ve akşam birer bardak olmak üzere 7 gün abdestli olarak içilir. (İçmeden önce, 1 Fatiha 3 Îhlas-ı şerif okuyup Piran-ı İzama hediye etmeye ve sabah aç karnına içmeye dikkat edilmelidir.)
Not 4 : Bu sudan içen kişinin cesedinden Allahü Teala her türlü derdi kaldırır. Ona tüm hastalıkdan ve açlıkdan afiyet verir. Gözlere şifa verilir. Ateşi giderir, balgamı keser, göğüs ağrısını giderir, Menfaati sayılamıyacak kadar çoktur.

17 Nisan 2024 Çarşamba

Bir şükür edasıyla şiirlendim bugün :)

Nisan 17, 2024 13 Comments


Bir şükür edasıyla çıktım yola,

Önce iffetim dile geldi koru beni

Sonra gözlerim bi eda ile kırpıştı 

"Helal bak, dikkat! dedi"

Kulağımı kapadım boş sözlere,

Hak kelamı işitti tüm azalarım...

Dilimi Allah'ın zikriyle süsledim.. 

Arındı yalandan gıybetten..

Kalbim imanın hazinesi koru onu,

Kin, ucup kibir ve diğer ordulardan.. 

Allah ve Resûlu'nun muhabbetiyle dol!

Ellerim şükür edasıyla marifetlendi 

Allah yolunda helal kazançla 

Ayaklarım nazlanmadı 

Allah'ın emrettiği yerlere gitmekten..

Tüm bedenim bir şükür edasıyla 

Dipdiri ibadet ve kulluk içinde

Aklım, tefekkürle şükreder,

İlmim bereketlenir şükürle,

Aklıma, kalbime, nefsime ikramlar eder,

Her halim şükreder makam ve mevkim adalet üzere olmakla..

Varsa malım mülküm bir şükür edasıyla serilir Hakkın yollarına...

Bu bir telkindir kendime, şükrümü de arttır Rabbim tüm edebimle..

Sevgi ve muhabbetlerimle


15 Nisan 2024 Pazartesi

Oktay Sinanoğlu Kimdir?

Nisan 15, 2024 4 Comments
Oktay Sinanoğlu çok saygı duyduğum ve sevdiğim bir bilim adamımız biraz tanıyalım...












Oktay Sinanoğlu Biyografisi

Doğum Tarihi2.08.1934 / 19.04.2015

Oktay Sinanoğlu Kimdir ?

Oktay Sinanoğlu, (d. 25 Şubat 1935; Bari, İtalya - ö. 19 Nisan 2015; Florida, ABD) Türk kimyacı, moleküler biyofizikçi ve biyokimyacı Türk bilim insanı.

Babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu'nun Türkiye Başkonsolosluğunda görev yapmakta olduğu İtalya'nın Bari şehrinde doğdu. 1939 yılında İtalya'da II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü.

Oktay Sinanoğlu, 1953 yılında TED Ankara Koleji'nden birincilikle mezun oldu. 1953 yılında okul bursu ile ABD'ye gitti. 1956'da Amerika Birleşik Devletleri'nde, Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nin Kimya mühendisliği'ni başarıyla bitirdi.

Ertesi sene MIT'de yüksek lisansını tamamladı (1957) ve Sloan Ödülü'nü kazandı. Doçentlik tezini tamamlamasının (1958-1959) ardından Berkeley'de kuramsal kimya alanında doktorasını tamamladı (1959-1960). Doktora danışmanı Kenneth Pitzer'di.

1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi oldu. 1 Temmuz 1963 tarihinde kimya alanında tam profesörlük unvanı alarak, 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde "tam profesörlük" unvanını en genç yaşta kazanan öğretim üyesi olduğu açıklandı.

İlerleyen zamanlarda, son yüzyılda tam profesörlük unvanını alan en genç ikinci öğretim üyesi olduğu ortaya çıktı. Yale Üniversitesi'nin son 300 yıllık tarihinde tam profesörlük unvanını alan üçüncü en genç öğretim üyesi olduğuna inanılmaktadır.

1964 senesinde Yale Üniversitesi'nde teorik kimya bölümünü kurdu. Yale'deki görevi boyunca, "Atom ve Moleküllerin Çok-Elektron Teorisi" (1961)[9], "Çözgeniter Kuramı" (1964), "Kimyasal Tepkime Mekanizmaları Kuramı" (1974), "Mikrotermodinamik"(1981) ve "Değerlik Kabuğu Etkileşim Kuramı" (1983)çalışmalarını gerçekleştirdi.

1988 senesinde, laboratuvar ortamında birleştirilecek olan kimyasalların, birleştirmenin ardından nasıl tepki vereceklerini öngörebilmek amacıyla, kendi geliştirdiği matematik teorilerine dayanan devrimsel bir yöntem olan ve "Sinanoğlu İndirgemesi"olarak adlandırılan yöntemini yayınladı. Yale'de 37 sene çalıştıktan sonra, 1997'de emekli oldu.

Yale'de çalıştığı süre boyunca, çeşitli Türk üniversitelerine, TÜBİTAK'a ve Japan Society for the Promotion of Science(JSPS)'ye danışmanlık yaptı. 1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti Oktay Sinanoğlu'na danışman profesör unvanı verdi.

1975 yılında çıkartılan özel kanunla devlet tarafından kendisine Cumhuriyet Profesörü unvanı verildi. 1966'da Kimya dalında "TÜBİTAK Bilim Ödülü"nü, 1973'te Kimya dalında "Alexander von Humboldt Research Award"ı ve 1975'te "International Outstanding Scientist Award of Japan"ı kazandı.

1973'te T.C. Özel Elçisi olarak Japonya'ya gönderildi. Sinanoğlu ayrıca Nobel ödülü için iki defa aday gösterildi.

1997 yılında Yale'den emekli olmasının ardından Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Profesör olarak çalışmaya başladı ve 2002 senesinde kadar Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü'nde çalışmaya devam etti.

Sinanoğlu birçok bilimsel kitap ve makale yazdı ve birçoklarına da katkıda bulundu. Ayrıca "Hedef Türkiye" ve "Bye Bye Türkçe"(2005) gibi eserlere de imza attı.

Yaşamı boyunca Kuantum mekaniği'ne birçok katkıda bulundu. P.A.M. Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözemediği "Kuantum mekaniği'nde Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri" problemini çözdü.

Politik Görüşleri
Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok toplumda bir Türkçe bilinci oluşturmaya adadı ve Türkçe'nin yabancı dillerin istilası altında olduğunu vurguladı.

Eğitim dilinin Türkçe olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savundu. Türkçede bulunan yabancı kökenli olduğunu söylediği bazı kelimelere çeşitli karşılıklar önerdi.

Ölümü
19 Nisan 2015 tarihinde Amerika'nın Florida Eyaleti'nde hayatını kaybetti.

Ünlü sanatçı Esin Afşar'ın ağabeyidir. Karacaahmet Mezarlığı'nda annesi Rüveyde Sinanoğlu ve kız kardeşi Esin Afşar Aral'ın yanına defnedilmiştir.

Yazdığı Kitaplar
Modern Quantum Chemistry : Istanbul Lectures (Academic Press,1965)
Sigma Molecular Orbital Theory (Yale Press,1970)
Three Approaches to Electron Correlation in Atoms and Molecules (with K.Brueckner,Yale Press,1971)
New Directions in Atomic Physics (with E.Condon,Yale Press,1971)



14 Nisan 2024 Pazar

Namazın Sırlarının Bilinmesine giriş,Fütûhât-ı Mekkiyye, seferi namazı

Nisan 14, 2024 5 Comments



 Abdullah b. Ömer ra (ki bir “Arap idi )yolculukta nafile namaz kılmazdı. Bunun sebebi sorulunca şöyle yanıt vermiş: 

“Tesbih ettiğimde tamamlamış oldum.” 

Allah şöyle buyurur: 

“Yedi gökler, yer ve onlarda bulunanlar Allah'ı tesbih eder. Her şey O'nun övgüsünü tesbih eder.“ 

Keşif sahibi olan ve bizim görmediğimizi gören Hz. Muhammed'e hitap ederken şöyle buyurur: 
“Göklerde ve yerde olan her şeyin: güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların ve hayvanların Allah'a secde ettiğini görmez misin?” 
Burada Abdullah b. Ömer'in (Allah ondan razı olsun) derin anlayışına dikkat ediniz! O, yolculukta namazın yarısının düşürülmesiyle kulunun vazifesini hafifletmek istediğini anladığında, Hakkın bu konudaki maksadına uyarak, nafile namaz kılmayı uygun görmemiştir. İş te bu, ruhsal bir anlayıştır.

Yolculukta nafile kılan kimse'i ise, Allah'ın maksadının, namazı düşürmek değil, farzı düşürmek olduğunu kabul etmiş kimsedir. Yolcu farzı tam kılsaydı, bu durumda onun farzı iki rekât, diğer kıldığı ise, nafile olurdu. 
Çünkü Allah, peygamberinin diliyle, yolcuya ancak iki rekât farz kılmıştır. Yolculukta nafile kılan kişi kendisinden sadece farz ibadetin düşürüldüğünü kabul edince, yolculukta nafile kılmıştır. 

“Hz. Peygamber, binek üzerinde yolculukta nafile namaz kılardı? Böylece. bu görüşü benimseyen insan, yolcudan düşürülmek istenen namazın farz namaz olduğunu anlamış, yolculukta nafile namaz kılarken de Hz. Peygamber'e uymuştur. Çünkü Allah bize, “sizin için Allah'ın peygamberinde en güzel örnek vardır”” buyurur.
Muhyiddin İbnü'l-Arabî

Fütûhât-ı Mekkiyye 3.cilt sa:225-226
ALTMIŞ DOKUZUNCU BÖLÜM
Namazın Sırlarının Bilinmesi


10 Nisan 2024 Çarşamba

Haşr Suresi 5-7 ayetlerin tefsiri Peygamber Efendimiz sav strateji olarak hurma ağaçlarını kestirmesi meselesi

Nisan 10, 2024 6 Comments

 






Haşr Suresi 7

"Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O güçlüdür, Hakim'dir. Kitap ehlinden inkarcı olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O dur. Oysa Ey Mü’minler! Çıkacaklarını sanmamıştınız, onlar da, kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı onlara beklemedikleri yerden geldi, kalplerine korku saldı; evlerini kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri! Ders alın. Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada başka şekilde azap verecekti. Ahirette onlara ateş azabı vardır. Bu, Allah'a ve Peygamberine karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah'a karşı gelirse bilsin ki Allah'ın cezalandırması şüphesiz çetindir. İnkarcı kitap ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah'ın izniyledir. Allah yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır. Ey Mü’minler! Onların mallarından, Allah'ın Peygamberine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah peygamberlerine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah her şeye Kadir'dir. Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; ta kî içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, Şüphesiz Allah'ın cezalandırması çetindir."

Hâkim İbn Merdûye ve Delâil'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre: 

Hazret-i Âişe der ki: 
"Nadîr oğullarının gazvesi ki onlar Yahudilerden bir fırkadır. Bedir savaşından altı ay sonra idi. Evleri ve hurmalıkları Medine'nin kenarında bir taraftaydı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları kuşatmış ve sürgün etmek üzere onları kalelerinden indirmişti. Develerinin taşıyabileceği kadar mal ve eşyayı beraberlerinde götürecek, ama silah almayacaklardı. İşte o zaman Yüce Allah onların hakkında: "Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır...'" Haşr suresi 5-7.âyetlerini indirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlarla savaştı. Sonra kendilerini Şam'a sürgün etmek üzere onlarla anlaştı. Onlar daha önce sürgün edilmemiş bir nesilden geliyordu. Sonunda Allah onlar hakkında bu âyetleri indirdi. Eğer bu âyetleri indirmemiş olsaydı onları ölüm ve esaretle azaplandırırdı. Ancak Allah: "...O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır..." buyurmaktadır. Dünyada ilk sürgün de Şam'a yapılmıştır.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre 
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Nadîr oğullarını sürgün ettiği zaman: 
"Bu, ilk sürgündür ve ben onların izi üzereyim" buyurmuştur.

Bezzâr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Ba's'da Beyhakî'nin bildirdiğine göre 
İbn Abbâs der ki: Mahşer yerinin Şam olduğundan şüphe eden kişi: 
"O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır..." âyetini okusun. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), onlara: 
"Buralardan çıkın" buyurunca, onlar: 
"Nereye gidelim?" dediler. 

Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): 
"Mahşer yerine gidin" karşılığını verdi.

Ahmed'in Zühd'de Kays'tan bildirdiğine göre Cerîr kavmine vaaz verirken: 
"Vallahi onda bir kerpiç bile koymamış olmak isterdim. Siz ancak gizlenen deve kuşu gibisiniz. Sizin topraklarınız ilk olarak sol taraftan, sonra da sağ taraftan harap olacaktır. Mahşer de burada olacaktır" dedi ve Şam'ı işaret etti.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: Ayeti açıklarken:
"Allah, Peygamberine, Yahudilere karşı ilk toplanmada fetih nasip etti. Onlarla iki veya üç defa savaşmadı. Allah Peygamberini ilk toplanmada onlara karşı üstün kıldı. Ancak Peygamber ve ashâbı onların kalelerinden asla çıkmayacaklarını zannetmişti."

Beyhakî Delâil'de Urve'den bildirir: 
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Nadîr oğullarına topraklarını terk edip gitmelerini emretti. Medine'de nifak had safhaya ulaşmıştı. 
Onlar: "Nereye gideceğiz?" deyince, 
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): 
"Sizi toplanma yerine gönderiyorum" buyurdu. 

Münafıklar Ehl-i Kitab'dan kardeşlerine ve dostlarına yapılacak şeyi işitince onlara haber gönderdiler ve: 

"Biz ölümde de, kalımda da sizinleyiz. Eğer savaşırsanız biz sizlere yardım edeceğiz. Buradan çıkarılacak olursanız sizi yalnız bırakacak değiliz" dediler. Şeytanın onlara zaferi temenni ettirmesiyle Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem): 
"Vallahi kalelerimizden çıkmayacağız. Eğer bizimle savaşırsan biz de sizinle savaşırız" diye seslendiler.

"Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah'ın emri doğrultusunda onlar hakkında hüküm kılıp ashâbına emredince ashâb silahlarını kuşandı. Sonra da onlara saldırdı. Yahudiler evlerine ve kalelerine sığındılar. 
Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yanlarına ulaşınca ashâbına ilk olarak yakında olan evleri yıkmaya başlamalarını ve hurma ağaçlarını kesip yakmalarını emretti. Allah Yahudileri ve münafıkları engellemiş ve münafıklar Yahudilere yardım edememişti. Allah her iki fırkanın da kalbine bir korku düşürmüştü. 
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), şehir merkezine yakın evleri yıkmayı her bitirişinde Allah onların kalplerine korku düşürüyordu. 
Bunun üzerine Yahudiler de arkalarından kendi evlerini yıkmaya başladılar. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) karşısına çıkmaya güç yetiremiyorlardı. Yıkımda evlerinin sonuna yetişecekleri sırada münafıkları ve temenni etmiş oldukları galibiyeti bekliyorlardı.
Ancak bundan ümitlerini kestiklerinde Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem), ilk teklif etmiş olduğu şeyi istediler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), silah dışında develerinin kaldırabileceği kadar mallarından almaları ve sürgün edilmeleri üzere hüküm kıldı." 
Artık her biri bir tarafa gitmişti. Fakat Müslümanların evleri yıkmalarını ve hurma ağaçlarını kesmelerini ayıplayarak: 
"Ağaçların suçu nedir ki? Bir de ıslah edici kişiler olduğunuzu söylemektesiniz" dediler. 
Bunun üzerine Yüce Allah: 
"Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir... Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir" âyetlerini indirdi. Allah ganimetleri (savaşsız elde edildiği için) Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) ganimet kıldı ve başka birine bir pay vermedi. 
Sonra: "Ey Mü’minler! Onların mallarından, Allah'ın Peygamberine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah peygamberlerine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah herşeye Kadir'dir" buyurdu. 

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu ganimeti Allah'ın kendisine göstermiş olduğu ilk muhacirler arasında taksim etti."


İbn Cerîr, İbn Merdûye, Delâil'de Beyhakî ve İbn Asâkir'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre
 
İbn Abbâs der ki: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Yahudileri kuşattı ve onların her şeyini ele geçirdi. Bunun üzerine Yahudiler, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) İstediği her şeyi verdi. 

"Resûlüllah da (sallallahü aleyhi ve sellem)
Kanlarının dökülmemesi, topraklarından ve vatanlarından çıkarak Şam topraklarına gitmek üzere onlarla anlaştı. Ayrıca onlardan her üç kişiye bir deve ve su tulumu verdi."


Beğavî'nin Mu'cem'de Muhammed b. Mesleme'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini Nadîr oğullarına göndermiş ve sürgün için onlara üç gün süre vermesini emretmiştir.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye ve Delâil'de Beyhakî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre 
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Nadîr oğullarının hurmalığını yaktırmıştı. Onların sürgünü de topraklarından başka topraklara gitmeleridir.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye ve Delâil'de Beyhakî'nin İbn Ömer'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Nadîr oğullarının hurmalığını yaktırdı ve kestirdi. Bu hurmalık Buveyre hurmalığı idi. 

"Bu konuda Hassan Sabit:
"Buveyre bahçesinde ateşler yükseldi
Benî Luey askerine bu kolay geldi" dedi."


Bunun üzerine Yüce Allah: "Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir" âyetini indirdi.

Tirmizî, Nesâî, İbn Ebî Hâtim, M. el-Evsat'ta Taberânî İbn Merdûye ve İbnu'd-Durays'ın bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) (Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya gövdeleri üzerinde bırakmanız) kelâmını açıklarken: "Âyetteki (.....) ifadesi hurma mânâsındadır" dedi. 
"O'nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir"" kelâmı hakkında ise: "Onları kalelerinden indirdiler ve hurmalıkları kesmekle emrolundular. Bu emir karşısında Müslümanlar tereddüt etmişlerdi. Müslümanlar: "Bu sebeple bir kısmını kestik, bir kısmını da bıraktık. Sonrasında Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) soralım: "Bize kestiklerimizde ecir, bıraktıklarımızda ise günah var mıdır?" dedik. Bunun üzerine Yüce Allah: "Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir" âyetini indirdi.

Ebû Ya'la ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Câbir der ki: Önce onlara hurma kesmelerinde ruhsat verdi ve sonra şiddetle yasakladı. Ashâb: "Ya Resûlallah! Bize kestiklerimizde ecir, bıraktıklarımızda ise günah var mıdır?" diye sorunca, Yüce Allah: "Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir" Haşr suresi 5.ayet indirdi.

İbn İshâk, Yezîd b. Rûmân'dan bildirir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Nadîr oğullarına inince Nadîr oğulları kalelerine çekildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hurmalıkların kesilmesini ve yakılmasını emretti. Bunun üzerine onlar: 
"Ey Muhammed! Sen fesadı yasaklar ve ayıplardın, ne oluyor da hurmalıkları kesiyor ve yakıyorsun?" deyince bu âyet indi.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve Delâil'de Beyhakî'nin bildirdiğine göre Mücâhid der ki: 
Muhacirlerin bir kısmı bir kısmını hurmaları kesmekten menederek: 
"Bunlar Müslümanların ganimetlerindendir" elediler. Hurmaları kesenler ise: 
"Bu, düşmanlara öfke içindir" dedi. 
Bunun üzerine Kur'ân, hurmaları kesmeyi menedenleri tasdik edip, kesenlerin de bir günahı olmadığını bildirdi ve: 
"Kesmesi de, bırakması da Allah'ın izniyledir" buyurdu.

İbn ishâk ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: 
Haşr Sûresi, Nadîr oğulları hakkında inmiştir. Allah, Haşr Sûresinde onlardan aldığı intikamı ve Resulullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara musallat etmesini zikretmiştir. 
Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara yaptıklarını Allah'ın izni ile yapmıştır. Allah, Yahudilere haber gönderip de kendilerine yardım edeceklerini söyleyen münafıkları zikretmiş ve: 
"O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'dan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü'minlerin elleriyle yıkıyorlardı..." buyurmuştur. 

Burada da evlerini kapılarının yanından yıkmaya başlamaları kastedilmektedir. Sonra Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hurmaları kesmesini ve Yahudilerin kendisine: "Ey Muhammed! Sen fesadı yasaklardın, hurmaları kesmek te ne oluyor?" demelerini zikredip: 
"Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir'" buyurmuş ve onlardan intikam aldığını bildirmiştir. 
Sonra Nadîr oğullarının ganimetini zikrederek: 
"Ey Mü’minler! Onların mallarından, Allah'ın Peygamberine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah peygamberlerine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah herşeye Kadir'dir" buyurmuş ve bu ganimetin Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) has olduğunu, onu istediği şekilde dağıtabileceğini bildirmiştir. Sonra Müslümanların at koşturarak savaşıp fethettikleri ve kazandıkları ganimeti zikredip: 

"Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir..."" buyurmuştur. 

Vakti olanlar linki tıklayıp devamını okuyabilir..


Hayırlı bayramlar

Nisan 10, 2024 14 Comments


Üstadım” dedim, “Bayrama ne alayım?”
Dedi: “Birkaç piri fâniden gönül, birkaç çocuktan gülücük, alabilirsen birkaç fakirden de dua al.” Cahit Zarifoğlu
... Üstadım dedim, 
“Bayramda ne vereyim?”
Dedi ki; "Gönül ver gönlünü ver, önce Alemlerin Rabbi olan Allahü teâlaya sonra “Ben yerlere ve göklere sığmadım, ancak mü’min kulumun kalbine sığarım” Hadis-i kudsinin muhatabı olan insana gönlünü ver. İnsan insanla rızıklanır, Neşesiyle,neşvesiyle,tebessümüyle, samimiyetiyle,bakışıyla,ikramıyla, sohbetiyle,duasıyla...

Alvarlı Efe Hazretlerinin buyurduğu gibi
“Allahü teâla bizi insan ede, Allahü teâla bizi insanla ede, önce insan ede,sonra insanla ede...



Mutlu ve huzurlu bayramlar diliyorum tüm okuyucularıma..

Çocuklar sabah erkenden kapıları aşındırmaya başladılar şeker için bu durum beni her zaman çok ürkütür çünkü şeker toplamaya çıkan nice çocuklar hep sapık insanlara kurban gitti.. O nedenle kendi çocuklarıma asla müsaade etmedim.. Haberlerde izliyoruz çocuklara kurulan tuzaklar o kadar çok ki bu zamanda çocuk yetiştirmek çok zor Allah cümlemize yardım etsin..

Bizler büyüdüğümüz için mi bilmem bayramların eski tadı yok.. Dijitalleşmeye doğru son sürat giden yavrularımızı hakkıyla geleceğe hazırlayabilecek bir bilgimiz de yok gençler kadar hızlı güncelleyemiyoruz kendimizi malesef..

Temiz bir toplum temiz bir ümmet için her zaman dua ediyorum Allah-u Teâlâ lütfü keremiyle nasip eylesin amiiin.. 
Bayramımız mübarek olsun daha nice güzel bayramlara sevdiklerimizle beraber kavuşmak dileğiyle inşallah...
amiiiin..