29 Ekim 2023 Pazar
25 Ekim 2023 Çarşamba
Ferdaniyet ve İmtihan
![]() |
İbadetim dua ve niyazlarım özeldir. Kimsenin bilmesini istemediğim gibi talebelerimize de vermek istediğim bu.. Elbette cemaat ile yapılan ibadet vardır ve kutsaldır. Ama herkesin bir de özel hayatı olduğu gibi Allah'ın kuluna özel fert olarak tecellisi vardır..
Aynı yumurta ikizleri bile olsa parmak izleri farklıdır değil mi?
Allâh-u Teâlâ bize şunu der gibidir..
"Kulum ben bir tekim ve sende benim biriciğimsin"
Buna ferdaniyet tecellisi denir. Din, dil, ırk farketmez tecelliler hep kişiye özeldir.
Ben bu özel bağı daha da özel ve güzel anlamlandırmak ve o anları paylaşmak istemem. Zaten padişah sırrını vezire verir de vezirde onu halka açarsa ne olur? Padişah onu azleder bir daha ona sır vermez. Seyr-u sûlûkda o nedenle sır tutmak gerekmedikçe konuşmamak evladır.
Sonra kızımız bana imtihanı anlamadığını söyledi. Bende acizane anlatmaya çalıştım.
Okulda öğretmenler sınavlara göre başarılı ve başarısız öğrencileri tespit etmiyor mu? Ona göre hayatının kalan kısmında neler yapabileceğini kapasiteni daha doğrusu senin tüm sınırlarını donanımlarını Allahu Teala önce sana sonra anne-babana, ailene, çevrene, cemaatine Pir ve şeyh efendilerine gösteriyor.
İmtihanı veren Allah'tır bakış açın itikadın böyle olmalı, yoksa seni imtihan eden Pirin, şeyhin veya başkası değil. Allâh-u Teâlâ'nın himmet ve yardım tecellileridir. Kapasitemiz ve donanımlarımıza ailemizin sevdiklerimizin bize himmetlerle yaklaşmalarını sağlar. Bizim de güçlü olmamızı..
Bizi bize gösterir ki Yarın mahşer gününde O'ndan isteklerimizi sorguladığımızda "Kulum ben seni imtihan ettim ama sen böyle böyle yaptın.." buyuracak.
Bizim gayret ve çabamız olmalı Allah eyeti kerimede böyle buyurmuş (İsra suresi 13) "Biz insanın kaderini onun çabasına bağladık." Tarikat ehli olmakla sorumluluklarımızdan kaçamayız. Pir efendilerimize edepli bir mürid olmakla, imtihanları da sevgi ve muhabbetle Allahla beraber olmakla geçeriz.
Aslında çok uzun bir sohbet olabilirdi ama okunası ve tesirli olması için olabildiğince kısa ve net olmaya çalıştım.. Bırakacağınız yorumlar ufkuma ışık tutacağını umuyorum..
Sevgi ve muhabbetlerimle..
19 Ekim 2023 Perşembe
Selamunaleykum çok zor günlerden geçiyoruz arkadaşlar. Yarın cuma ve Mescid-i Aksa'da neler olacak tahmin dahi etmek istemiyorum şimdiden dehşete kapılıyor ve korkuyorum. Milletler ve devletler olarak her birimiz insanlık sınavı veriyoruz.
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66)
Mevlânâ Hazretleri de şöyle buyurur:
“Şems -kuddise sirruh- bana bir şey öğretti:
«Dünyada bir tek Mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin!»
17 Ekim 2023 Salı
Herkese merhabalar bir kaç hafta önce okuyup bitirdiğim şimdi ise hanım kardeşlerime anlatmaya gayret ettiğim bir kitap.. Neden Sibel Eraslan'ı tercih ettiğimi merak edecek olursanız. O bir hukuk talebesiydi ve tesettürlü değildi.. Başörtüsü olaylarında bir çok eylemlere katıldı her türlü riske katlanarak dinini dava edindi ve sonra kapandığını biliyorum. Karakter çok önemlidir zor günlerde gerçek yüzünü gösterir. Pişman değilim iyi ki de bu kitabı tercih etmişim..
32. baskı ve oldukça farklı bir roman tarzında Hz. Hatice annemiz hatta o dönemde Mekke çok güzel tasvir edilmiş.. Aaa acaba doğrumu dediğim bölümleri var ama kaynaklar dipnot olarak değil de kitabın sonunda başucu kitaplarım diye belirtilmiş.. İnsanlık tarihinin en büyük en güzel insanları olduğunu düşünüyorum çünkü Sevililer sevgilisine eş ve aile olmak herkesin harcı değildir..
Hz. Hatice annemizin kalbinden peygamber efendimize aşık oluyorsunuz diyebilirim..Mutlaka okumanızı tavsiye ederim alıntılarla sizi başbaşa bırakıyorum..
Erken uyanan erken yol alır derler, Hatice de öyleydi. Annesinden kadınlığa has nice ince görgüleri ve en çok da konukseverliği, babasından ata binmeyi, harfleri, hesap defteri tutacak kadar aritmetiği ve uzun çöl yolculuklarında çıkabilecek kum fırtınalarında hayatını ve yolunu kaybetmemeye dair belki de tek elzem şey olan sabrı öğrenerek büyüdü Hatice...sa:28
Çünkü en güzel ve en masum vezinler, biliyorum ki annelerin gönlünde kurulur...Sayfa 7
"Onlar “Rabibu Resulullah” künyesiyle anılacak hayırlı evlatlar, Son Peygamber’e talebe olmuş, onun terbiye ve taliminden mezun olmuş gençler olarak geçeceklerdi tarihe..."
“Hilye-yi Şerif” geleneğini, yani “aşkı sözle resmetme” âdetini Onun dizleri dibinde büyüyen bu sümbüller başlatacaktı... İşte Hind bin Ebu Hale’nin hadis edebiyatına altın varaklarla işlenmiş anlatımı.(Hilye-yi Şerifi burada değil ayrı bir paylaşım yapacağım.)
"Başı da sonu da yazan elbette Allah’tır. Kula düşense, en olmaz gibi gözüken şartlarda dahi aşkla ve inançla yürümek, koşmak, toplamak ve toparlanmak" Sayfa 154
“Bir kadının konuşmasından değil, susmasından korkulur… “. Çünkü susan her kadının içinde dikkatle çalışan bir kum saati işler. Elindeki kum saatini her alt üst edişinde o kadın, gelmiş geçmiş hayatını sabırla gözden geçirir. Her bir kum saati, nice acılı dakikanın bilge bir öğretmeni gibi, o kadına yoldaşlık eder. Susan kadın, içindeki kum saatiyle konuşur. Orada, kendinden önceki nice kadının hayat öğretileri durur. Susmak, kadın için eylemsizlik değil, tam tersine bir sivil itaatsizlik eylemidir. Zira susan kadın, birazdan konuşmaya ve değiştirmeye başlayacaktır…sa 46
“ Allah, tadı tuzla, gözyaşını sevinmeyle, zorluğu kolaylıkla, gönül yükünü sekinetle iç içe . . . ard arda . . . ve sıra sıra yazgılamıştır küçüğüm . Felekler ve talihler döner dolaşır, hepimize sıra sıra değeceği günü bekler , burası dünyadır çünkü, ağlamadan gülünmez, gülünmeden ağlanmaz. “ ( syf. 228 )
Konuşacak doğru kişiyi bulduğumuzda, fırtına sonrası sığınılacak bir limana varmış gibi hissederiz kendimizi.Sayfa 83. . .
“İşte ! Gitme vaktimiz gelip çatmıştır…” “Ancak bir zamanlar gelmiş olanlar gidebilir vakti geldiğinde…”Sayfa 327
Sonra birgün Allah Resulü mahzun bir halde hurma dalıyla yere çizdiği 4 çizgiyi etrafındakilere göstererek sual edecekti: Bu dört çizgiyi bilir misiniz? -Allah Rasulu en doğrusunu bilir Bu dört çizgi cennetlik kadınların en üstünleri Hüveylid kızı Hatice ,Muhammed (s.av.) kızı Fatıma, Firavunun zevcesi Müzahımın Kızı Asiye ,İmran'ın kızı Meryemdir ki Allah onlardan Razı olsun. Sayfa 345
Yolcuyum ben neticede. Kısmetime ne düşerse razı olmalıyım. İsterse çöl... İsterse deniz...
“Bu kadar çok soruyla aşk denizine varılır mı? Mumdan sandalın erimedikten sonra alev denizinin anlamı nedir? Ne kadar çok ayna var ceplerinde? Ne kadar çok suret taşıyorsun heybelerinde…?”Sayfa 272
Nasıl ki geceyle gündüz, doğumla ölüm ardı ardınaysa… Her kıyam bir rüku, her rüku bir kıyamla mukadderdir. Sarkaçlarında hem doğumu hem de ölümü idrak ettikleri namaz, onların hiç yanılmaz kalp saatidir…. Saatlerini Rablerine ayarlamış kullara ne mutlu! Sayfa 288
Sözüne güvenilecek, aklı ve tecrübesine kulak verilecek yaşa gelmenin, hasılı kadınlığından sıyrılıp erkekleşmenin gücüne inanılırdı bu şehirde. Erkekler dünyasına girebilmenin ve kabul görmenin kolay olmayan bir bedeli vardı... Büyük kadınların başlarına sardığı bu alınlık (isabe) onların hem damgaları hem de konuşma haklarıydı. Sayfa 114
“Kücügüm, hiçbir hikayede fazlalık olmaz. Başa gelen her işte mutlaka bir hikmet vardır. Dağlar dağlara, yollar yollara, yıldızları yıldızlara kavuşturan Allah, bizi de bu menzile çıkarmış. Önce yolcuydum. Şimdi yolun kendisi oldu maceram. Burada ne arıyorum? Niçin bu durakta durduruldum, ben de bilmiyorum. Ama yolun beni bir mıknatıs gibi çektiği-ni hissediyorum. Bir nehrin hep akmak isteyişi gibi bir şeydir bu. Yani akmamak nasıl ki onun elinde değilse, büyüklerin ismine aşk dediği şey de böyledir... Sen gitmezsin, seni götürürler. . . “ Sayfa 171
Beli kullukla bükülmüş kişi, ne güzel bir kişidir. Beli RABB'e bükülen pehlivanın, dünyada sırtını yere getirecek başka hiçbir şey yoktur.Sayfa 287
Su, Adem'in nedamet gözyaşlarıyla ummana dönüşen...
Hz Hatice'nin ( Ra) güzel bir duası
Kitabtan devam ediniz lütfen sözü çoook bile uzatmışım =)
16 Ekim 2023 Pazartesi
Maide 64.ayet ve Yahudilerin neden yeryüzünü ifsad edici olduklarını açıklayan Taberi Tefsiri umarım okursunuz..
Mâide / 64. Ayet
64
Yahudiler: "Allah'ın eli sıkıdır." dediler. Dediklerinden ötürü elleri bağlansın. Ve kendilerine lanet olsun. Aksine, Allah'ın (nimet veren) iki eli açıktır. Dilediği gibi sarfeder. Şüphesiz ki Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlığını ve inkârını artıracaktır. Biz onların arasına, kıyamete kadar düşmanlığı ve kini saldık. Ne zaman harp için bir ateş tutuştursalar Allah onu söndürür. Onlar, yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.
Yahudiler, Allah'a layık olmayan sıfatları isnad ederek "Allah bize karşı cimridir. Eli sıkıdır." demişlerdir. Onların elleri bağlansın. Hayır yapamaz olsunlar. Allah'a karşı bu yalan ve iftiralarından dolayı onlar, Allah'ın rahmetinden ve lütfundan uzaklaştırılmışlardır. Onların iddia ettikleri gibi Allah cimri değil, bilakis lütfü bol olandır. Dilediği gibi rızıklandırır. Ey Rasûlüm, Rabbin tarafından sana indirilen Kur'an, gizli taraflarını sana bildirdiğimiz bu Yahudilerden çoğunun ancak inkârda azgınlıklarını artırır. Onlar, Allah'ı, layık olmadığı sıfatlarla sıfatlandırmaları yanında, senin Peygamberliğini de inkâra kalkışırlar. Böylece azgınlıklarını daha da artırmış olurlar. Biz, ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanların arasına, kıyamet gününe kadar düşmanlık ve kin salmışızdır. Onlar, savaşmak için her birleştiklerinde Allah onları mağlup eder. Bölük pörçük yapar. Onlar, yeryüzünde Allah'a isyan ederek, onun âyetlerini ve Peygamberlerini yalanlayarak bozgunculuk çıkarırlar. Allah ise, kendi mülkünde, kendisine isyan ederek bozgunculuk çıkaranları sevmez.
Allahü teâlâ bu âyet-i kerime ile, Yahudilerin, Rablerine karşı nasıl cür'etkâr olduklarını, Rablerini layık olmayan sıfatlarla sıfatlandırdıklarını beyan etmekte, bu davranışlarından dolayı onları kınamakta ve inkârlanyla Peygamberi Hazret-i Muhammed'e tanıtmaktadır.
Yahudiler, ötedenberi cehaletleri ve devam eden şımarıklıkları sebebiyle kendilerinden ayrılmayan, Allah'ın, kendilerine verdiği bol nimetlerine ve büyük günahlarını bağışlamasına rağmen, nankörlük eden bir kavimdir.
Allahü teâlâ bu âyetiyle, Peygamberi Hazret-i Muhammed'in, hak Peygamber olduğunu, kendi tarafından gönderildiğini ispatlamıştır. Zira, Resûlüllah'ın, bu âyetlerle bildirdiği haberler, Yahudilerin sadece ruhban ve hahamlarının bildikleri haberlerdi. Bu haberleri sadece okur yazarlığı olmayan ve ehl-i kitaptan herhangi bir âlim olmayan Araplar değil, âlim olmayan Yahudiler de bilmiyorlardı. Allah bu haberleri. Peygamberi Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bildirdi ki, Resûlüllah'ın, Yahudiler nezdinde hak Peygamber olduğu kesinleşsin ve onu inkâr hususunda hiçbir mazeretleri kalmasın.
Âyet-i kerime’de "Yahudiler 'Allah'ın eli sıkıdır.' dediler." buyunılmaktadır. Bu ifadeden maksat, "Allah bize karşı nimetlerini kısıtlamıştır. Lütfü geniş değildir." demektir. Burada zikredilen "Allah'ın eli"nden maksat, Allah'ın nimetleri ve verdiği ihsanlardır. Âyet-i kerime’de "Verilen ihsan" yerine "El" kelimesi kullanılmıştır. Zira insanlar, ihsanlarım ve iyiliklerini çoğu zaman elleriyle yaptıklarından bu ihsan ve iyiliklerin yerine onları yapan organ olarak "El" kelimesi kullanılmıştır. Bir insanın cömertliğinden bahsederken "Eli bol", cimriliğinden bahsederken de "Eli sıkı" şeklinde ifadeler kullanılmıştır. Nimet ve ihsanın yerine "El" kelimesinin kullanıldığı, Arapçanın şiirlerinde, darb-ı mesellerinde sayılamayacak kadar çoktur. Allahü teâlâ, Kur'an'ı Arap diliyle indirdiğinden Kur'an'da Arapçaya ait olan ifadeleri de zikretmiştir ki, Kur'an akıllara yaklaşmış olsun ve anlaşılsın. Yani, Allahü teâlâ bu ifadeleriyle demek istemiştir ki: "Yahudiler dediler ki 'Allah bize karşı cimri, o bizden Hitfunu esirgiyor. O, bize karşı âdeta eli boynuna bağlı olduğundan herhangi bir şey vermeyen, kimse gibidir.'
Allahü teâlâ, Yahudilerin bu iftiralarından münezzeh olduğunu, nimetlerinin boi ve kuşatıcı olduğunu beyan ederek yine aynı mecazi üslupla buyurmuştur ki: "Bilakis Allah'ın iki eli de açıktır. O, dilediği gibi rızıklandırır. Bazısına bol rizık verirken, bazılarının rızkını kısar. Yani Allah, geniş lütuf sahibidir. O, ihsanında âdeta iki eli açık gibidir."
Abdullah b. Abbas, Mücâhid, Katade ve Dehhak bu âyette zikredilen, "Allah'ın eli"nden maksadın, Allah'ın lütfü ve ihsanı olduğunu söylemişler Yahudilerin, "Allah'ın eli sıkıdır." şeklindeki sözleriyle "Allah cimridir, cömert değildir." demek istediklerini beyan etmişlerdir. Ancak Taberi'nin de vasıflandırdığı gibi tartışmacı insanlar bu âyette zikredilen "Allah'ın eli"nden neyin kastedildiği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir. Bunları şu şekilde özetlemek mümkündür:
a-
Bazılarına göre buradaki "El" kelimesinden maksat "Nimet" demektir. Çünkü Araplar "Falanın benim üzerimde eli vardır." dediklerinde "Onun bana iyiliği ve ihsanı vardır." demek isterler.
h-
Bazılarına göre burada zikredilen "El" kelimesinden maksat, "Kuvvet" demektir. Nitekim bu âyette zikredilen "Eller" kelimesi de "Kuvvet" anlamındadır. "Ey Rasûlüm, kuvvetli (el sahipleri) kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u hatırla. Sâd sûresi, 38/45 âyetindeki "El" kelimesi buna misaldir
c-
Diğer
bazılarına göre burada zikredilen "El" kelimesinden maksat, "Mülk" demektir. Yahudiler, "Allah'ın eli sıkıdır." derken "Allah'ın bize karşı mülkü ve hazineleri kapalıdır." demek istemişlerdir. Nitekim Araplar: "Filan kadının nikah akdi filan adamın elindedir." derken, "O kadın onun mülküntledir." demek isterler.
d-
Başka bir kısım âlimlere göre ise bu âyette zikredilen "El" kelimesi, Allahü teâlâ'nın sıfatlarından bir sıfattır. Ancak o, Âdemoğlunun organları gibi bir organ değildir. "El" kelimesinin, Allahü teâlâ'nın sıfatlarından bir sıfat olduğu şunlardan anlaşılmaktadır:
aa- Allahü teâlâ: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir?" Sad Sûresi, 38/75. buyurarak Âdem'i elleriyle yarattığını ve bunun Âdem'e mahsus bir durum olduğunu beyan etmiştir. Şâyet, "El" kelimesi "Kudret ve kuvvet" mânâsına olsaydı Hazret-i Âdem için böyle bir meziyeti zikretmeye gerek olmazdı. Çünkü bütün yaratıklar Allah'ın kudretiyle yaratılmıştır. Bütün yaratıkları Allahü teâlâ yarattığı halde Hazret-i Âdem'i bizzat eliyle yaratmasının Âdem için bir şeref ve üstünlük olduğunu bildirmiştir. Bu da göstermektedir ki Allahü teâlâ'nın eli, kuvveti, nimeti ve mülkünün dışında bir şeydir.
bb- Şâyet "El" kelimesinden maksat, "Nimet" dernek olsaydı âyetin devamında "Allah'ın iki eli açıktır." denmez "Eli açıktır." denirdi. Çünkü Allah'ın nimeti iki tane değil, kendisinin de beyan ettiği gibi saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Bu hususta buyurulmaktadır ki: "Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız bitiremezsiniz. İbrahim Sûresi, 14/34. Eğer buna itiraz edilerek denilecek olursa ki "Buradaki iki el'den maksat, iki nimet, iki nimetten maksat da "Nimet" demektir." Cevaben denilir ki: "Nimet kelimesi müfred olarak kullanıldığında Arapçanın üslubu gereği "Nimetler" mânâsına gelebilir. Nitekim "Asra yemin olsun ki insan ziyandadır. Asr sûresi, 103/1,2 âyetindeki insan kelimesi, "İnsanlar" demektir. Fakat teşriiye olarak kullanılan bir kelime Arapçada hiçbir zaman çoğul mânâsına gelmemektedir.
cc- "El kelimesinin Allah'ın sıfatı olduğuna dair Resûlüllah'tan birçok haberler varkl olmuş, âlimler ve miifessirler de böyle izah etmişlerdir.
Âyet-i kerime’deki "Şüphesiz ki Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlığını ve inkârım artıracaktır." buyurulmaktadır. Yani "Ey Rasûlüm, biz bu Yahudilerin, insanlardan gizledikleri ve ancak âlim ve hahamlarının bildikleri hükümleri sana bildirince ve onların: "Muhammed'in Peygamber olduğuna dair bize ne bir müjdeci, ne de bir uyarıcı geldi." şeklindeki bahanelerini ortadan kaldırıp senin Peygamberliğinin hak olduğunu ispatlayan meseleleri şana beyan edince bunlar, Yahudilerin, senin Peygamberliğini inkâr hususundaki aşırılıklarım ve Allah'ın büyüklüğünü inkârlarını iyice artırdılar. Onlar, Allah'ı cimrilikle vasıflandırır oldular."
Allahü teâlâ âyet-i kerime’nin bu bölümüyle Resûlüllah'a, Yahudilerin Rablerinin emirlerine karşı inatçı ve isyankâr insanlar olduklarını ve hakka boyun eğmediklerini, Resûlüllah'ın hak Peygamber olduğunu bildikleri halde sırf inatçılıklarından dolayı onu kabul etmediklerini bildinnekte ve böylece Resûlüllah'ı, Yahudilerin çirkin davranışları karşısında teselli etmekledir.
Âyet-i kerime’de: "Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlığı ve kini soktuk." buyurulmaktadır. Burada, aralarına düşmanlık ve kinin sokulduğu insanlardan maksat, Yahudi ve Hristiyanlardır. Bunlar bu surenin elli birinci âyetinde zikredildiğinden, burada isimleri tekrarlanmamış, "Onlar" şeklinde zamir olarak zikredilmiştir.
Allahü teâlâ, âyet-i kerime’nin bu bölümüyle Yahudilerle Hristiyanlar arasında kıyamete kadar düşmanlık ve kinin sokulduğunu beyan etmektedir.
Âyet-i kerime’de: "Ne zaman harp için bir ateş tutuştursalar Allah onu söndürür." buyurulmaktadır. Bu ifadeden maksat şudur: "Onlar müslümanlara karşı her işbirliği yaptıklarında Allah onları bölük pörçük eder. Onların amelleri ve niyetleri bozuk olduğundan Allah onların savaş planlarını bozar."
Reb'i b. Enes bu âyet-i kerime’yi, İsra Sûresi'nde zikredilen Yahudiler hakkındaki âyetlerle irtibatlandırarak izah etmiş ve demiştir ki: "Allahü teâlâ buyuruyor ki: "Biz, kitapta İsrailoğullarına "Şüphesiz ki yeryüzünde iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve aşın bir şekilde azginlaşacaksınız." diye yazdık. Birinci bozgunculuğunuzun cezalandırma vakti geldiğinde, güçlü kuvvetli kullarımızı üzerinize saldık. Ülkenizin her yerini didik didik ettiler. Bu, mutlaka yerine gelen bir vaad idi." "Sonra sizi, üzerinize saldıranlara galip getirdik. Size mallar ve oğullar verdik, sayınızı çoğalttık. İsra sûresi, 103/1,2
Reb'i b. Enes sözlerine devamla diyor ki: "İsrailoğulları birinci bozgunculuklarını yapmışlardı. Allah onların üzerine düşmanlar gönderdi. Düşmanları onların ülkelerini talan ettiler. Kadınlarının ırzına geçtiler, çocuklarını köle yaptılar. Mescid-i Aksa'yı yıktılar. Böylece zamanın akışını değiştirdiler. Sonra Allah onlara Peygamber gönderdi. İsrailoğullarının durumu öncekinden daha güzel oldu. Ne var ki onlar daha sonra Peygamberleri öldürerek ikinci bozgunculuğu yaptılar. Zekeriyya'nın oğlu Yahya'yı öldürdüler. Bunun üzerine Allah onlara Buhtunnasr'ı musallat etti. O da İsrailoğulianndan öldürdüklerini öldürdü, esir aldıklarını esir aldı, Mescid-i Aksa'yı tahrip etti. Evet, ikinci bozgunculukları sonunda Buhtunnasr onlara musallat oldu. Allahü teâlâ bu hususta şöyle buyurmaktadır. "..Yeryüzünde çıkardığınız ikinci bozgunculuğun cezalandırma vakti gelince, sizi, yüreklerinizden keder dökülür hale getirsinler, daha önce girdikleri gibi Mescid-i Aksa'ya girsinler ve ellerine geçirdikleri yeri yıksınlar diye düşmanlarınızı üzerinize salıvereceğiz. Belki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer bozgunculuğa dönerseniz biz de cezalandırmaya döneriz. îsra Sûresi, 17/7, 8.
Allahü teâlâ, İsrailoğullarının yeryüzünde çıkardıkları ikinci bozgunculuktan ve onun cezasını çekmelerinden sonra onlara Üzeyir'i gönderdi. O, Tevrat'ı bilen, onu ezberleyen, onu yazıp Yahudiler için kitap haline getiren biriydi. Üzeyir de yaşadığı dönemde Tevrat'ı onlara tatbik etti. Onlar zamanla Tevrat'ı unuttular. Üzeyir öldü. Bazı olaylar cereyan etti. Onlar Allah'a verdikleri ahdi unuttular. Allah'ı cimrilikle itham ederek "Allah'ın eli sıkıdır." dediler. Üzeyir için: "O, Allah'ın oğluydu." dediler. Halbuki onlar daha önce Hristiyanların, Hazret-i İsa'ya "Allah'ın oğlu" demelerini ayıplıyorlardı. Daha önce karşı çıktıklarını kendileri yapar oldular. Hristiyanlan kâfirlikle itham ettikleri şeyleri kendileri yaptılar. İşte o zaman Allahü teâlâ, İsrailoğullarının, düşmanlarına bir daha galip gelemeyeceklerini bildirdi ve buyurdu ki: "Ne zaman harp için bir ateş tutuştursalar, Allah onu söndürür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez."
Evet, Allah, İsrailoğullarına Mecusileri musallat etti. Onlar, Mecusilerin tehditlerini enselerinde hissederek yaşadılar. Onlar o zamanlarda "Keşke biz kitabımızda yazılı olan o Peygambere kavuşsak, belki Allalvonunla bizi Mecusilerin elinden, işkencelerinden kurtarır." diyorlardı.
Allahü teâlâ, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gönderdi. Onun adı İncil'de "Ahmet" olarak geçiyordu. Yahudilere, gelmesini bekledikleri Peygamber gelince onu inkâr ettiler. Allah'ın laneti kâfirlerin üzerine olsun. Böylece gazap üstüne gazaba uğradılar.
Âyet-i kerime’nin nüzul sebebi hakkında Abdullah b. Abbas diyor ki: ."Şa's b. Kays adında bir Yahudi, Resûlüllah'a dedi ki: "Şüphesiz ki senin Rabbin cimridir, kimseye bir harcamada bulunmuyor." İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu ve Yahudilerin, Allah'a isnad ettikleri iftirada yalancı olduklarını ortaya koydu. Zira Allahü teâlâ kullarına, istedikleri nimeti bolca verir. Nitekim başka bir âyet-i kerime’de: "Allah, istediğiniz her şeyden size verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız bitiremezsiniz. Şüphesiz ki insan çok zalim, çok nankördür. İbrahim Sûresi, 14/34. buyurmuştur.
Allahü teâlâ'nın nimetlerinin sayılamayacak kadar çok olduğu muhakkaktır. Nitekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de Allahü teâlâ'nın geniş lütfü hakkında şöyle buyuruyor: "Allahü teâlâ buyuruyor ki:
Ey Kulum, sen Allah yolunda harca ki, ben de sana vereyim." Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sözlerine devamla şöyle buyuruyor: "Allah'ın eli (hazinesi) doludur. Ondan vermesiyle eksilmez. O hazineler gece ve gündüz akar. Allah'ın, gökleri ve yeri yarattığı günden beri ne kadar nimetler verdiğini söyleyebilir misiniz? Bütün bu verdikleri onun hazinesinden bir şey eksiltmemiştir. Çünkü onun arşı (hudutsuz nimet deryası) üzerinde kurulmuştur. Terazi onun elindedir. Kefeyi bazan indirir, bazan kaldırır. (Yani böylece insanların, bazısına çok, bazısına az verir. Bir topluluğu yükseltir, diğerini alçaltır. Buhari, K. Tefsir el-Kur'an Sûre 11, bab: 2 / Müslim, K. ez-Zeknt, b. 36, Hadis No. 993.
Allahü teâlâ'ya: "Senin Rabbin cimridir, kimseye bir harcamada bulunmuyor." diyerek iftirada bulunan Yahudiler ise cimrilikleriyîe tanınmış, hatta Kur'an-ı Kerim'de bu manevi hastalıkları dile getirilerek şöyle buyurulmuştur: "Yoksa onların, mülkte bir payı mı vardır? Eğer böyle olsaydı insanlara zerre kadar dahi bir şey vermezlerdi. Nisa Sûresi, 4/53.
Âyet-i kerime, Allahü teâlâ'nın, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e verdiği nimetler ve meziyetlerin, mü’minlerin imanlarını takviye edip amellerini artırdığı gibi, bunu kıskanan kâfirlerin de azgınlıklarını ve inkârlarını artırdığını beyan etmektedir. Nitekim başka bir âyette de: "Biz Kur'an'ı iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olarak indiriyoruz. Bu Kur'an zalimlerin ise ancak zararını (hüsranını) artırır. îsra Sûresi, 17/82. buyurmuştur.
Âyet-i kerime, Yahudilerin, kıyamet gününe kadar birbirlerine karşı düşmanlık ve kin besleyeceklerini bu itibarla tartışma ve cedelleşmenin son bulmayacağını, görünüşte birleşmiş olsalar da aslında kalblerinin birbirinden nefret ettiğini de bildirmektedir. Bu hususa bir başka âyette de buna işaretle buyuruluyor ki: "Onlar sizinle toplu halde ancak surlarla çevrilmiş müstahkem yerlerden veya duvarların arkasından savaşabilirler. Onların kendi aralarındaki çekişmeleri pek çetindir. Sen onları birlik beraberlik içinde sanırsın. Halbuki onların kalbleri darmadağınıktır. Çünkü onlar, akıllarını kullanmayan bir kavimdir. Hasr Sûresi, 59/14.
Ayrıca âyet-i kerime, bunların her hile ve desiseye başvurdukları ve Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e karşı savaş hazırlığına giriştiklerinde Allah'ın, onların tuzaklarını kendilerine çevirdiğini ve savaş için yaktıkları ateşlerini söndüreceğini bizlere haber vermektedir.
Âyet-i kerime son olarak Yahudilerin genel karakterlerini mü’minlere bildirerek buyuruyor ki: "Onların işi, devamlı olarak yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaktır. Allah ise bozgunculuk çıkaranları sevmez."
Bu âyet-i kerime’de geçen "Allah'ın nimet veren elleri açıktır." ifadesi mecazi mânâ taşır. Bundan, Allah'ın, kullarına bolca nimetler verdiği kastedilmektedir. Elin açıklığı cömertlik mânâsına gelmektedir. Yoksa Allah'a el isnadı mümkün değildir.
10 Ekim 2023 Salı
Melekut alemine nasıl çıkabilirim? Hangi esmayı çekmem lazım ne okumam lazım? Kalp gözümün açılmasını istiyorum
Allah-u Teâlâ hayal dünyasını sınırsız kılmış ama kendisini hayal etme konusunu hariç tutmuş orası yasak bölge giriş yok!
Hep görmediğimiz bilmediğimize merak salmışız ve telefonla bana en çok sorulardan biri..
"Melekut alemine nasıl çıkabilirim? Hangi esmayı çekmem lazım ne okumam lazım? Kalp gözümün açılmasını istiyorum"
Onlarla görüşmek değil de sadece görmekti gayesi galiba.. Sanılıyor ki tespih çekerek veya okumalar yaparak onlarla irtibata geçeriz.
Şöyle cevap verdim..
"Melekleri ya da kalp gözün açılsa ne olacak, görüp de ne yapacaksın ? Bir zamanlar bende kalp gözümün açılmasını çok isterdim rahmetli efendi babamı bir ziyaretimizde sadece gözlerime bakıp anladı merakımı ve hiç belli etmeden başka bir yöne bakarak hanımlara dedi ki:
"Görüp de ne yapacaksınız bile bile mi günah işleyeceksiniz.. Hiç olmazsa hesaba çekildiğinizde bilmiyorum dersiniz" dedi..
Ben devamla şöyle izah ettim,
"Şimdi çok gençsiniz tüm haramlardan sakınıp takvayı zirvesinde yaşama imkanın var mı ? Yok ! Ki günahtan kimse kendisini kurtaramıyor. Günah işlediğini göre göre devam mı edeceksin?.. Allah-u Teâlâ peygamberlerine diyemez miydi şu tespihatları çekerseniz ya da şu okumaları yaparsanız imtihansız geçersiniz.. ya da imtihanlarınızı hasarsız atlatırsınız! Hayır ! Zekeriya (as) ikiye bölündü, Yahya (as) kafasını bedeninden ayırdılar, Yusuf (as) kardeşleri tarafından katledilmek istendi kuyu ve zindan imtihanlarından geçti.. Seyyid Abdulkadir Geylani (ks) Fütûhu'l-Gayb eserinde imtihanların geçmesini istemeyin sabırlı olun başta meyvesi acıdır ama sonrası tatlıdır, diyor. Allah-u Teâlâ Ben sabredenlerle beraberim buyurmuyor mu ! Demek ki imtihan sürecinde ibadet ve taatimizde Allah'la beraberiz.. O ne güzel birliktelik müjdeler olsun Allah ile beraber olabilene.."
"Biz yaşam tarzımızı Allah (cc) ın istediği şekle getirmemiz lazım okumalar tespihatlar yapabilirsin ama sadece O'nun rızasını dileyerek, dünya ve ahiret için iyilik ve güzellik isteyerek üstelik önce mü'min kardeşlerin sonra kendin için istemelisin daha çok iltifata tabi olursun Allâh tarafından (cc)"
Bu konuşmamızdan sadece bir kesit çünkü her bir cevaba yeni bir soru ile karşılık buluyorum diğer konuşma kesitlerini de kısa ve öz olarak paylaşmayı rabbim nasip eylesin amin. amiin..
Sizlerin bir ilaveniz olursa memnuniyetle karşılarım çünkü gençlerin yardıma ihtiyacı var yardımlara açık biriyim teşekkür ediyorum görüşmek dileğiyle..
8 Ekim 2023 Pazar
Merhaba arkadaşlar
Tüm Müslümanların ve dünyanın gündeminde Filistin.. Hamas'ın başlattığı saldırı İsrail'de şok etkisi yaratı diyor medya ama benim korkum israil'in bir operasyon çektiği yine cennet kapılarının açıldığı ve hasadın başladığından korkuyorum.
Allah lütfu kereminden hayırlı fetihler ihsan eylesin.. Cehennem kapılarının açılıp da zalimlerin kafirlerin hasadının artması duasıyla açtık ellerimizi yüreklerimizi.. Allah'ımız dualarımızı kabul eylesin amin..
Dualarda bari tarafımız belli olsun.. Allah Müslümanlara birlik dirlik halife nasip eylesin. Amiiin..
Tüm dünya İsrail'in kendisinin geliştirip 10 yıldan uzun süredir kullandığı hava savunma sistemi Demir Kubbe'nin nasıl delindiğinin cevabını arıyor. Bir ara Türk hacker guruplarının deldiğini yazmıştı. Zaman zaman İsrail televizyonlarını hackleyip ezan okuttukları vs. haberleri okuduğumu hatırlıyorum..
İsrail tuzak kurar, Allah'ta tuzak kurar..
Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz Allah'ın yardımı O'nun dinine yardım edenlerle beraberdir. Allah cümle afet bela ve fitnelerden korusun.. İmanımızı muhafaza etmemizi nasip eylesin..
6 Ekim 2023 Cuma
Blogumu takibe alan arkadaşlardan rica ediyorum bir merhaba dahi olsa yorum bırakmaları.
Çünkü onları geri takibe almak istediğimde bir türlü bulamıyorum.. Bloglar dünyasında seviyeyi koruyarak duygularımızı hayatlarımızı paylaşmak ne kadar güzel umarım uzun ömürlü bir blogum olur..
Benim bloguma merak ettiğiniz bir soru olursa özel kalma şartıyla bile açıklama yapmadan yardımcı olmaya çalışırım.. Genelde bana genç arkadaşlar telefonla soruyorlar onlarla olan konuşmalarımı da isim belirtmeden paylaşmayı düşünüyorum ki olabilir benim bir hatam varsa sizde bana ayar çekebilirsiniz =))
Henüz yeni olduğum için paylaşımların seyrek olabilir ama sizlere ziyarete geliyor okuyor ve elimden geldiğince duygularımı da paylaşıyorum..
Saygı ve sevgilerimle görüşmek üzere
4 Ekim 2023 Çarşamba
Biz cuma günleri evimde toplanan küçük bir cemaatiz sayımız on kişiyi geçmiyor. Küçük bir yer tutalım dedik 1+1 dernek yapalım ihtiyaç sahiplerine Kur'an'ı Kerim okumayı öğretelim ama ev vermiyorlar. Sponsorumuz da bir senelik kiranız benden dedi aylık on bin lira veririm..
Evini kiraya vermek isteyen emlakçıya telefon ediyor kira fiyatlarını soruyor evinin değerini kafasına göre biçiyor. Ya da emlakçı onu ayartıyor abi şu kadara kiraya verelim diye.. Eskiden Kur'an öğretsinler diye bırakın para almayı gelip yalvarırlardı hocalara gel evimi değerlendir Allah rızası için diye..
İnsanların Allahın rızasına ihtiyacı kalmamış bir şey söyleseniz hemen size ya fetöyü önünüze koyar ya da Adnan Oktar'ı
Ya bu dinin hiç mi güzel örneği yok ! Hep kötüler mi hafızanızda kalan.. Bu da bir nankörlük değil mi aslında ömrünü dine hizmete adayanlara..
Siz güzel örnek olun! Kötü örneği önüme koyanlar size sesleniyorum!
Dini yargılayamazsınız dindar simsarlarına bakarak... Biz güzelleşmek zorundayız.. Peygamberim böyle yaşardı...Hz. Hatice annem(ra), Aişe annem(ra).. Hz. Fatıma (ra) böyle böyleydi..
Vel hasıl-ı kelam konu hassas ben sonuca geleyim.. çok gürültü yaparsınız, kalabalık istemiyoruz gibi bahanelerle bize ev vermiyorlar.. Ben güzel Allah'ımdan lütfu ve keremiyle istiyorum..
Bakalım ne zaman nasip olacak🌻🌼🏡
1 Ekim 2023 Pazar
Ready Player One
2045 yılında filmdeki dünya da yaşamayı asla istemezdim. İnsanlar gündelik hayat dertlerinden uzaklaşabilmek için OASIS adlı bir sanal gerçeklik oyunu oynuyorlar.. Bağımlılar dünyasını felaket bir senaryo aslında!
Vizyon Tarihi: 30 Mart 2018
Süre: 140dk
Tür: Bilim Kurgu, Aksiyon, Macera
Yönetmen: Steven Spielberg
Senarist: Ernest Cline , Zak Penn , Eric Eason
Yapımı: 2018 - ABD
Bol yağmurlu İstanbul günlerinde afete dönüşmeden rahmet olması dileğiyle bir temenna paylaşmak istiyorum.
Zehir de bizim içimizde panzehir de..